Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -7

Genc::Adam  :


Muhterem Ali Bey,



Sizi yakalamışken kolay kolay bırakmayı düşünmediğimizi belirtmek isterim. Bu vesile
ile Ramazan-ı Şerifinizi mübarekler , İslam Aleminin uyanmasına vesile olmasını Cenab-
ı Mevladan niyaz ederim.

Daha önce belirttiğim üzere, önceki mevzular ile ilgili söz hakkımı röportaj bitiminde
yapacağımdan dolayı , “cevab vermediniz” veya ”sustunuz” şeklindeki uslublara
girilmemesini de ayrıca istirham etmek istiyorum.






“Niçin,“Diyalogcuların, İslam inancına ters nesi varsa buyur söyle”
diyemiyorsunuz?” ifadenize bir anlam verebilmiş değilim. Çünkü sorduğum soruların
tümü diyaloğa sıcak bakmayan kardeşlerimizin mütereddit oldukları mevzular idi ve
bizlerde bunu İslam Fıkhı çerçevesinde müzakere ettiğimize inanıyorum. Dolaysıyla , siz
önce mevcut sorulardaki mevzuların İslam inancına ters hususlarını dile getirirseniz, ve
bu konuda bizi ikna ederseniz , belki sizin birtakım bahaneler ile sığındığınız “el-
öpmeme”  mevzuunda , bizler bir Hakikatı bize öğretmiş olacağınızdan, Hz.Ali’nin(K.V.)
tabiri ile “kırk yıl kölesi” olmaya –bahanesiz- hazırız. O açıdan , izin verirseniz hangi soruları
soracağımıza röpotajı yapan Genc::Adam takdir etsin. Soruları beğenmiyorsanız cevab vermeme
hakkınızı her zaman kullanabilirsiniz. Bugün “İbrahimi Dinler” ekseninde yapılan Diyalog Hizmetlerinin,
aslında İslami camianın Ehl-i Kitab camiaya aynı Efendimiz (SAV) ‘ min tebliğ uslubunda Kur’anın emrettiği üzere
dediği gibi: “Gelin, Hz.İbrahim ‘in (AS) dini ekseninde Diyalog kuralım” demekten başka bir anlam ifade etmediğini
ifade etmiştim. Konunun daha net anlaşılması adına sormak istiyorum :

1-) Hıristiyanlığın aslı ( o günkü İslamiyet ) Hz.İbrahim (AS) mın dini üzerinemidir? (EVET)
2-) Yahudiliğin aslı ( o günkü İslamiyet ) Hz.İbrahim (AS) mın dini üzerinemidir?
(EVET)
3-) İslamiyet Hz.İbrahim (AS) mın dini üzerinemidir ? (EVET ! )

Demek her üç dinin asılları , Efendimiz (SAV) beyanı çerçevesinde :” Peyamberler
anneleri ayrı, babaları bir kardeştirler, dinleri de birdir.” (Buhari, Enbiya 44; Müslim,

Fezail 145, (2366); Ebu Davud, Sünnet 14, (4675) , şeriatları farklılık arz etmekle
beraber Hz.İbrahim (AS) mın dini üzerinedir. İşte buna isnaden , İbrahimi dinler
denmesinde bir sakınca oluşturması bir yana , mesela bir Hıristiyan ruhaniyi (veya mensubunu)
şu yönde düşünmeye sevk edecektir : “Madem İslam ‘da bir İbrahimi din , o halde Tevhid
inancını bir inceliyeyim” diyerek “teslis inancı “ nı sorgulayabilecektir. Sizin endişeniz ,acaba Müslüman
bir kimse :” Madem Hıristiyanlıkta bir İbrahimi din , o zaman teslis inancıda doğru olabilir , bir araştırayım “
şeklinde bir düşünceye gitmeleri ise , buna en güzel cevabı yine Bediüzzaman Hazretlerinden dinliyelim :”

“Demek bir Müslüman mümkün değil, başka bir dine girip, ya Hıristiyan ve Yahudi,
hususan bolşevik gibi olmak... Çünkü, bir İsevi, Müslüman olsa, İsâ Aleyhisselâmı daha
ziyade sever. Bir Mûsevî, Müslüman olsa, Mûsâ Aleyhisselâmı daha ziyade sever. Fakat
bir Müslüman, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın zincirinden çıksa, dinini bıraksa,
daha hiçbir dine girmez, anarşist olur; ruhunda kemâlâta medar hiçbir hâlet kalmaz.
(Emirdağ Lahikası , Sayfa 458 )

“İbrahimi dinler” tabirini kullananlar bu “niyet” ve “düşünce” çerçevesinde
kullanmaktadırlar. Madem ameller niyetlere göredir , ve niyet sorgulama ruhsatı
Sahabe-yi Kiram Efendilerimize bile verilmediğini Usame bin Zeyd(RA) rivayetinde kabul
ettik , o halde bir samimi bir mümine düşen hüsn-ü zanetmek olmalıdır.


Demişsiniz ki : Hz. İbrahim, Hıristiyan ve Yahudilerle beraber bizim ortak atamız ha!!!
Hz.İbrahim, sadece Peygamberimiz’in ve onun ümmetinin atasıdır. Üç ilaha inanan
Hıristiyanlar ile peygamberlere zina isnat eden Yahudilerin değil…

Hz.İbrahim (AS) mın oğullarından İshak (AS) mın soyundan gelen Hz.İsa(AS) ve
Hz.Musa (AS) ile , diğer oğlu Hz.İsmail (AS) mın soyundan gelen Efendimiz (SAV) neseb
itibari ile ataları ortaktır ; oda Hz.İbrahim (AS) dır. Günümüzde Hz.İsa (AS) ma ve onun
getirdiği İncil’e inandığını söyleyen Hıristiyanlar ile yine günümüzde Hz.Musa (AS) ma
ve onun getirdiği Tevrat’a inandığını söyleyen Yahudiler , neseb itibari ile Hz.İbrahim
(AS) ataları olmaktadır. Siz rahatlatacak bir örnek vereyim: Hz.Nuh (AS) mın oğlu
gemiye binmemiş ve küfür ehli olarak ahrete gitmiş olması , onun atasının Hz.Nuh (AS)
olduğu gerçeğini değiştirmez. Ama elbette baba/ata peygamber de olsa , ölen imansız
ise bir fayda olmaz. Bu husus ile , “ortak ata” olma mevzusunu karıştırmayalım.


Ayrıca , Kur’an-ı Kerimde geçen “İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O
hanif (muvahhid) bir Müslümandı, müşriklerden de değildi.” (Ali İmran:67) Ayet-i Kerimesi ,
İbrahim (AS) mın Yahudi ve Hıristiyan olmadığını beyan ediyor. El-hak aksini iddia eden bir beyana
mı şahit oldunuz ki bu Ayeti delil getiriyorsunuz ? İbrahimi
dinler ifadesi , İbrahim (AS) mın bir Yahudi veya Hırsitiyan olduğunu değil , tam tersine
günümüzdeki Yahudi ve hırsitiyanların , İbrahim (AS) Hanif dinini asılları olarak kabul etmeleri noktasında ,
kendilerini Muvahhid İbrahim (AS) ma göre gözden geçirerek tadil ve tekmil etmelerine bir vesile olacaktır kanaatindeyiz.


Yine diyorsunuz ki ; “Ayrıca, bu konuda büyük bir de yanlış yapıyorsunuz. “Hz.İsa (AS) ma inen,
Hz.Musa (AS) ma inen ve Efendimiz (SAV) ma inen dinler” diyerek, üç
peygamberin ayrı ayrı dinleri olduğunu zannediyorsunuz. Öyle zannettiğiniz için de
“Dinler” diyorsunuz. Bilmiyor musunuz ki, Âdem aleyhisselam’dan beri gelen bütün
peygamberlerin dini tekdir o da İslamdır. Onun için, “Ayrı ayrı dinler” yok “Tek din
var”


İslam Fıkhında , Dinler genel anlamda üç kısma ayrılır :

1. Hak Din, İlahi Din veya Semavi Din: Bir peygamberin, Allah'tan vahiy yoluyla aldığı
ve insanlara tebliğ ettiği hükümler ve düsturlar demektir.

2. Aslı Bozulmuş Dinler: Aslı bakımından birer gerçek din iken, sonradan bozulmuş dinlerdir.
Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi. Bu dinlerde ilah inancından da,tevhid akidesinden de uzaklaşma görülür.

3. Batıl Dinler: Bunlar asılları bakımından tevhid inancı ile ilgisi bulanmayan dinlerdir.
Bunların kaynağı vahiy değil, insandır. Hinduizm, Budizm, Mecusilik gibi.

Hak din tektir , ama aslı bozulmuş ve batıl olan dinlerde vardır. Hiçbir ifademizde “Hak dinler” diye bir
çoğul kullanmış değiliz. “İbrahimi dinler” ile aslı İbrahim (AS) dayanan dinler kastedildiğinden ,bize
göre bir tane Hak din (İslam) diğerleri aslı bozulmuş olan “İbrahimi dinler” olarak kabullenilmelidir.
Merhum Elmalı Hamdi Yazır , Bakara suresi 62.Ayetinin tefsirinin başında , bu Hakikate parmak basmaktadır :
“İslâmiyet'e zahirde iman etmiş olanlar, yani, Muhammed dinini dilleriyle ikrar ettiklerinden dolayı
insanlar arasında müslüman sayılanlar, Musa dinine mensup olan yahudiler, İsa dinine mensup
hıristiyanlar, bu üç dinin dışındaki dinlerden olanlar…..”

Dolaysıyla , hiçbir yerde telaffuz edilmemiş , sadece çarpıtmaya matuf “Hak dinler”
şeklinde bir tane ifade bulmanız mümkün değildir. Dolaysıyla , din ve şeriat kavramlarında
bir yanılgı söz konusu olamaz. Olan , kavramların sizin tarafınızdan yerli yerine oturtulmamış olmasıdır.

Gelelim , Diyaloğa karşı çıkan Siyonist Yahudiler ve evanjelist Hırsitiyanlar ile ortak
noktada buluşmanız sorumuza vermeye çalıştığınız cevaba. Çünkü gayet net ve açık bir
soru olmasına mukabil , konuyu başka yönlere çekme gereği duymanız düşündürücü..
Neden soruya net cevab vermek yerine , dallandırma gereği
hissediyorsunuz. Hem sizin hemde okurlarında bilgilenmesi adına kısaca izah etme
gereği hasıl oluyor :


Bugün dünya’da Müslüman kardeşlerimize zulmeden ve bu zülmü reva gören Siyonist
ve evanjelistlerin Diyaloğa karşı çıkmalarında başlıca iki neden vardır :

Birincisi ;
Diyalog diplomasiyi getireceğinden , vad edilmiş topraklara kavuşmaları için öldürmeleri
gereken Müslümanları öldürme imkanları kalmıyacaktır.

İkincisi , Diyalog vesilesi ile Hakiki müminlerin edeb ve ahlak timsali hallerine şahit olacak
olan o dinlerin mensublarının , kendi dinlerinden çıkıp İslam ile müşerref olma endişelerinden kaynaklanmaktadır.

Şimdi , siz ve sizin gibi Diyalog istemeyen ve diyaloğu acımasızca eleştiren bazı kardeşlerimizin ,
bu gerçekleri bilerek hala nasıl Diyaloğa karşı çıktıklarını anlayamıyorum ! Anlaşılan ,
cevabınızdan gördüğümüz kadarıyla , hala anlıyamıyacağız.



9.soruma geçmek istiyorum :

Yeni Mesaj Grubunun , Bediüzzaman Hazretlerini İngiliz ajanı – 2.Lawrence –
Fethullah Gülen Hocaefendi’yi de Amerikan ajanı-gizli kardinal olarak
nitelendirmelerine katılıyormusunuz ? Bu “Küfür” ithamını , Ehl-i Sünnet

akidesi içinde nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Genc::Adam  :

Yeni Mesaj Grubunun , Bediüzzaman Hazretlerini İngiliz ajanı – 2.Lawrence -Fethullah Gülen Hocaefendi’yi de Amerikan ajanı-gizli kardinal olarak nitelendirmelerine katılıyormusunuz ? Bu “Küfür” ithamını , Ehl-i Sünnet akidesi içinde nasıl değerlendiriyorsunuz ? Ali Eren:
Sevgili Emin Bey,
Berat gecesinden sonra ara verdiğimiz röportajımıza bu 9. soru ve cevabıyla

tekrar başlamış oluyoruz. Bu vesileyle, sizin ve okuyucularınızın Ramazan ayınızı tebrik eder, iki cihan saadeti

dilerim.

4 satırdan ibaret sorunuz kısa ve net. Ancak, sorudan önce uzun bir giriş yapmışsınız. Önce bu girişe

bir göz atıp, esas sorunuza gelmek istiyorum. Mümkün oldukça uzatmamaya çalışacağım.

a)      Yazınızın başında, “Muhterem Ali Bey, sizi yakalamışken kolay kolay bırakmayı

düşünmediğimizi belirtmek isterim” demişsiniz.

Bu haberiniz güzel... Röportajın aniden kesilmeyeceğini ve her iki tarafın, söylemek istediklerini rahatça

söylemek imkanı bulacağını anlamış oldum.

Ayrıca, “izin verirseniz hangi soruları soracağımıza röpotajı yapan Genc::Adam takdir etsin.

Soruları beğenmiyorsanız cevab vermeme hakkınızı her zaman kullanabilirsiniz” diyorsunuz.

Soru sorma hakkı tabii ki size aittir. Benim tereddüdüm, söylemek istediğim bazı şeylerin içimde

kalması korkusu idi. “Sizi yakalamışken kolay kolay bırakmayı düşünmediğimizi belirtmek

isterim” demeniz beni rahatlattı.

Objektifliğin bir ifadesi olarak, “Soruları beğenmiyorsanız cevab vermeme hakkınızı her zaman

kullanabilirsiniz” diyorsunuz. Bu da iyi… Olur ki, ilerde gelecek sorularınızdan, cevap vermek

istemediğim olabilir.

b)Sevgili Emin Bey, şöyle diyorsunuz:

“…İbrahimi dinler denmesinde bir sakınca (olmaması) bir yana, mesela bir Hıristiyan ruhaniyi

(veya mensubunu) şu yönde düşünmeye sevk edecektir: “Madem İslam da bir İbrahimi din,

o halde Tevhid inancını bir inceliyeyim” diyerek “teslis inancı “ nı sorgulayabilecektir.”

Şu iyi niyetinize bakınız hele!Emin Beyciğim, siz bu gâvurcukların diyaloğ toplantılarına tevhit inancını

incelemeden geldiklerini sanıyorsunuz galiba. Yok öyle bir şey. Bunların yaptıkları bile bile lades, yani

bile bile gâvurluk.

İleriki satırlarınızda da bizim diyalogcuları savunarak, “İbrahimi dinler” tabirini kullananlar bu

“niyet” ve “düşünce” çerçevesinde kullanmaktadırlar” diyorsunuz. Yani hırıstiyanları, tevhit

inancını araştırmaya sevketmek niyetiyle, Hıristiyanlığın “İbrâhîmî din” olduğunu söylüyorlar

diyorsunuz.

a-

Niyetlerinin böyle olduğunu nasıl tesbit ettiğinizi merak ettim doğrusu. Bizimkiler, “Niyet okumayınız

lütfen” derlerse ne diyeceksiniz?

Önceki sorularda, muarızımızı niyet okumakla suçlarken, sıra kendi tezimizi kabul ettirmeye gelince

niyet okumak câiz olmasa gerek.

b-

Bunu başka yerlerde söylememenizi tavsiye ederim; size gülerler. Çünkü iyi niyetinizle, Hıristiyanların

öyle düşüneceklerini söylemeniz ancak güzel bir temennin olarak kalır. Keşke dediğiniz gibi olsa ama ne

gezer.. Yok böyle bir şey. Biz Hıristiyanlığa İbrâhimî din deyiverdiğimiz zaman, gayri müslimler,

“Madem İslam da bir İbrahimi din, o halde Tevhid inancını bir inceliyeyim” deyiverecekler ha!

Güldürmeyin adamı.

Böyle bir şeyin olması için karşımızdaki adamların iyi niyetli olmaları lazım. Oysa onlar baştan peşin

fikirlidirler. Onlar, Diyaloğu, gerçekleri yakalamak için değil, Hıristiyanlığın Katoliklik versiyonunu

insanlara kabul ettirmek için başlattılar. Diyaloğu Vatikan’ın başlattığını, Papa’nın da, “Diyaloğa evet,

ama hak din olarak Katolikliği kabul etmek şartıyla” dediğini hepimiz biliyoruz.

Bir de şu var sevgili dostum:

Siz, diyalog için bizim karşımıza gelen Hıristiyanların İslam hakkında zır cahil olduğunu mu

sanıyorsunuz da, “Biz Hıristiyanlığa  İbrâhîmî din dersek, tevhid inancını araştırırlar”

diyorsunuz? Araştırmadan bön bön karşımıza çıktıklarını sanmak, saflıktan da öte bir şey.

Devamla şöyle diyorsunuz:   

“Sizin endişeniz, acaba Müslüman bir kimse: ”Madem Hıristiyanlık da bir İbrahimi din, o

zaman teslis inancı da doğru olabilir, bir araştırayım “ şeklinde bir düşünceye gitmeleri ise,

buna en güzel cevabı yine Bediüzzaman Hazretlerinden dinliyelim:”

Böyle söyledikten sonra, Bediüzzaman Hazretleri’nden güzel bir izah aktarıyorsunuz.

Ancak, benim şahsen sizin bahsettiğiniz gibi bir endişem yok. Hıristiyanlığa “İbrâhîmî din” denildi diye

hiçbir Müslüman, ”Madem Hıristiyanlık da bir İbrahimi din, o zaman teslis inancı da doğru

olabilir, bir araştırayım“ diyecek değildir.

Ben, bugünkü Hıristiyanlığın İbrahim Aleyhisselam’a nisbet edilmesini ve şimdiki Hıristiyanların cennete

gireceklerini söyleyenleri tenkit ediyorum.

Devamla, bugünkü Hıristiyanlığa, “İbrâhîmî din” diyen diyalogcuların suçlanmaması için, “Bir

samimi mümine düşen Hüsn-ü zanetmek olmalıdır” diyorsunuz.

Yapmayın! Adam, “Üç ilah kabul eden bir dini” getirip Hazreti İbrahim’e yamayacak, yani İslam inancına

taban tabana zıt şeyler söyleyecek, ben de onun hakkında hâlâ iyi niyet besleyeceğim öyle mi?

Ne niyetle söylerse söylesin, câhil olmayan bir müslümanın böyle bir sözü söylemesi asla caiz olmaz.

İnat ve israrla buna devam ediyorsa, orada iyi niyetten eser yoktur. İyi niyetin olmadığı yerde ise hüsnü

zanna de yer yoktur.

c-

Diyorsunuz ki, “Günümüzde Hz.İsa (AS) ma ve onun getirdiği İncil’e inandığını söyleyen

Hıristiyanlar ile yine günümüzde Hz.Musa (AS) ma ve onun getirdiği Tevrat’a inandığını söyleyen

Yahudiler, neseb itibari ile Hz.İbrahim (AS) ataları olmaktadır.”

Cümlede düşüklük olsa da, anladığım kadarıyla  Hz.İbrahim’in, günümüzdeki  Hıristiyan ve Yahudilerin

neseb itibariyle atası olduğunu söylüyorsunuz.

Hiç öyle olur mu Emin Bey? Nesep başka inanç başka?

Ayrıca bir düzeltme yapmama izin veriniz.

Diyalogcular, Hazreti İbrahim’in, nesep olarak değil, inanç olarak Yahudi ve Hıristiyanların atası olduğunu söylüyorlar. Benim itirazım buna.

d-

“Hiçbir ifademizde “Hak dinler” diye bir çoğul kullanmış değiliz” diyorsunuz.

Ayrıca, “Hak dinler” şeklinde bir tane ifade bulmanız mümkün değildir” diyorsunuz.

Sizin, Emin Bey olarak böyle bir ifadenizin olmaması mümkündür Sevgili Emin Bey. Ancak, bu hususta

sizin zatınızı tenkit etmediğimi hatırlatmak isterim. Ben, Türkiye’de diyalog faaliyetini yürütenleri tenkit

ediyorum. Bildiğiniz gibi, “Medeniyetler Buluşması” adıyla Sayın Başbakan da epeydir diyalog

yolcusudur. İnternette 12 Temmuz 2002 tarihli Yeni Şafak gazetesine girerseniz, Trabzon’un Of kazasında

Tayyip Bey’in bugünkü dinler hakkında “Hak dinler” dediğini görürsünüz. O zaman, ““Hak dinler”

şeklinde bir tane ifade bulmanız mümkün değildir” demekten vaz geçeceksiniz.

e-

Diyorsunuz ki,

“Diyalog diplomasiyi getireceğinden, vad edilmiş topraklara kavuşmaları için öldürmeleri

gereken Müslümanları öldürme imkanları kalmıyacaktır”

Demek, diyalog diplomasiyi getirecek, dolayısıyla Yahudiler vaat edilmiş topraklara kavuşmak için

Müslümanları öldüremeyecekler ha?

Arada bir tekrarladığınız buna benzer sözler, Yahudi ve Hıristiyanları tanımadığınızı, onların cibilliyetlerini ve

ideallerini –kusura bakmayın ama- hiç mi hiç bilmediğiniz gösteriyor. 

Emin Bey, vadedilmiş topraklara kavuşmak, yahudilerin 3 bin yıllık idealidir. Adeta bu onların imanlarının

şartıdır. Bir müslüman ne pahasına olursa olsun imanından vaz geçer mi ki, onların diyalog neticesinde bu

ideallerinden vaz geçebileceğini söylüyorsunuz! Genlerine zalimlik yapışmış olanları diyalogla bu

huylarından vaz geçirmeyi ummak, Ecevit’in mavi gömlekle anarşistlerin üzerine gitmesine ve onları

anarşiden uzaklaştıracağına inanmasına benziyor.

Bir de şuna benziyor:

Milli Eğitim bakanı Hüseyin Çelik, “Van’ın Akdamar Adasındaki Ermeni kilisesini tamir ettirirsek bu jestimiz

karşısında Avrupa kamuoyu bizim hakkımızda fikrini değiştirir ve bizim Ermeni soykırımı yapmadığımız

kabul eder” diyordu. Buna kargalar güler. Şimdi tamir ettirdiler. Hiç öyle bir şey olmadı.

Sizin “Hıristiyanlığa da İbrahimi din dersek Hıristiyanlar demek öyleymiş diyerek teslisten vaz geçerler” demeniz de aynen öyle.

Buna sadece gülünür.Siz bu sözünüze kendiniz de inanıyor musunuz? 

f-

Bundan önce şöyle bir soru sormuştunuz: "Siyonist Yahudiler ve evanjelist Hıristiyanlar da diyaloğa

karşıdırlar. Diyaloğa karşı olmakta, onlarla birleşmiş oluyorsunuz. Onlarla bir olmak sizi rahatsız

etmiyor mu?” 

Bu sorunuza verdiğim cevap, çok keskin ve susturucu olduğu için, muecburen başka yönlere çektiğimi

söylüyorsunuz. Diyorsunuz ki:

“Gelelim , Diyaloğa karşı çıkan Siyonist Yahudiler ve evanjelist Hıristiyanlar ile ortak

noktada buluşmanız sorumuza vermeye çalıştığınız cevaba. Çünkü gayet net ve açık bir soru

olmasına mukabil, konuyu başka yönlere çekme gereği duymanız düşündürücü..”

Madem başka yönlere çekmişim, öyleyse size aynen sizin üslubunuzla cevap vereyim:

Müslümanlarla diyaloğu Hıristiyan ve Yahudiler istiyorlar. Diyaloğu istemekte onlarla aynı noktada

bulunmak, acaba diyalogcuları rahatsız etmiyor mu?

g-

Bazı gayri Müslimlerin diyaloğa karşı çıkmalarının bir sebebini şöyle izah ediyorsunuz:

“Diyalog vesilesi ile Hakiki müminlerin edeb ve ahlak timsali hallerine şahit olacak olan o

dinlerin mensublarının , kendi dinlerinden çıkıp İslam ile müşerref olma endişelerinden

kaynaklanmaktadır.”

Hangi edep ve hangi ahlak timsali müminlerden bahsediyorsunuz? Bu bahsettiğiniz mü’minler Hz.

Resulüllah’dan daha mı edepli ve ahlaklı?

Varsayımları geçelim, gerçeklere bakalım.

İnsanların edep ve ahlakta en üstünü olan Hz. Peygamberi bir ömür boyu gördüğü halde bile iman etmeyen

nice müşrik vardı. Sadece görmek kafi olsaydı, Hz. Resulüllah zamanında hiçbir müşrik kalmaz hepsi iman

ederdi.

Gayri Müslimler, Osmanlı imparatorluğundan bu zamana, edep ve ahlak timsali nice Müslümanları görüp

durdukları halde imansız yaşayıp duruyorlar.

Demek ki gerçekler düşünüldüğü gibi değil.

Şimdi size en mühim noktayı söyleyeceğim:

Bir gayri Müslimin Müslüman olması için İslam hakkında az çok bilgi sahibi olsı lazım. İslam hakkında bilgi

de tebliğ ile olur. Oysa Diyalog toplantılarında İslamın tebliğ edildiği yok. Tebliğ edilmediği gibi, tebliği

düşünmek bile diyalogcular tarafından dinsizlik kabul ediliyor. Bunu size önce de söylemiştim. Belgesi de

var: 2. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri isimli kitap. C:2, S: 321

Ve bu toplantılarda Peygamberimizin ismi de asla anılmıyor…

Böyle toplantılardan hayır gelmez Emin Bey. Bunun müdafaa edilecek tarafı yok.

Sevgili Emin bey,

9. sorunuzun giriş kısmı 2.5 sahife idi. Onun için cevabını ancak bu kadar kısa tutabildim. Şimdi o

girişin sonundaki sorunuzun cevabına geliyorum:

Bana baştan beri bir kolaylık gösterdiniz. “Soruları beğenmiyorsanız cevab vermeme hakkınızı her

zaman kullanabilirsiniz” dediniz. Şimdi bu hakkımı kullanıyorum.

Gerçi bu sorunuzu beğenmemiş değilim. Ancak, sizin verdiğiniz izinle, başkalarını katmadan bu soruya

sadece kendi cihetimden cevap vermek istiyorum:

Benim zihnimde, Nur cemaati denilince en üstte Bediüzzaman Hazretleri var. Ondan sonra gelenlerin

tamamı, bana göre ikinci sıradadır. Gerçi Bediüzzaman’la beraber bulunanların daha ileri kabul edildiğini

biliyorum. Onların, diğer Nur cemaati mensuplarına göre üstünlük farkları kabul ediliyorsa da, onu kendileri

yaparlar. Benim böyle bir sınıflandırmaya gitmek haddini aşmak olur.

Benim, o zatın İngiliz ajanı olduğunu söylemem şöyle dursun, onun peşinden giden Nurcu kardeşlerime

düşman/muarız olmam bile bahis mevzuu olamaz. Meşrebim icabı böyle bir şey mümkün değildir. Ben,

“Nurculara düşman olmayınız” tenbihi aldım ve bu yolda terbiye edildim.

Bediüzzaman’ın yolunu takip edenlerin, bazı gruplara ayrıldıkları biliniyor. Bunlar içinde bir grup, doğrudan

Dinlerarası Diyalog faaliyetini yürütüyor. Onların şahit olduğum bazı kabul edilemez tavırlarından dolayı,

sadece diyalog faaliyeti aleyhinde yazılar yazdım. Bunu siz de biliyorsunuz.

Bu yazılar içinde hiçbir zaman “Nurcular”ı hedef almadım. Yazılarımda, Bediüzzaman’ı bırakın, O’nun

“Nurcular” diye anılan talebeleri/kardeşlerim aleyhinde tek satırlık bir şey bulunamaz.

Ama Diyalogcuları tenkit ediyorum.

Diyalog aleyhindeki yazılarımla ilgili olarak, bazı nurcu kardeşlerim bana,“Onlar nurcu değil, diyalogcu.

Tenkit ederken sakın nurcular diye tenkit etme” diyorlar. Zaten benim de öyle bir tavrım hiç olmadı.

Olmayacak da.

Sorunuzda Fethullah Hoca’yı da soruyorsunuz. Sizin bana tanıdığınız hakka dayanarak, “Kalanına cevap

vermek istemiyorum, cevabım bu kadar” deyip çekilebilirim. Bu benim için gayet kolay olur. Siz de

beni zorlayamazsınız. Çünkü bu hakkı bana siz verdiniz.

Aşağıdaki cümlelerimin art niyete yorulmaması ricasıyla bir iki cümle  edeceğim.

Ben dobra olmayı seviyorum. Fethullah Hoca hakkında, “ABD ajanı, gizli kardinal” demiyorum. Ortada

gezen CD’yi birçok kimseler gibi ben de seyrettim. O CD’ler birçoklarına tesir etse de, ben orada

anlatılanların üzerinde durmuyorum. Fakat, içimde cevabını bulamadığım ve mutlaka cevap almak istediğim

bazı sordular da yok değil. Bu cevapları da çok merak ediyorum.

Sizler belki, “Madem öyle sorun biz cevap verelim” diyeceksiniz ama, tatmin edecek cevaplar

alabileceğimden ümitli değilim.

Bu cemaat içinde, İslam itikadına âşinâ, Arapçaya vakıf birisiyle konuşup zihnimdeki soruların cevabını

ondan almayı çok istiyorum.

Dostum Ahmet Akgündüz ile yaklaşık 20 senedir tanışırız. O buna ehil. Ama Türkiye‘de değil. Onun gibi

birisi olsa da konuşsak, ben sorsam o cevap verse ondan sorduğum soruların cevaplarını alsam da kararımı

ona göre versem diye düşünüyorum.

Cevabım bundan ibarettir ama, bu cevabı kafi görür müsünüz bilmem. 

Genc::Adam  :
(Röportajın uzamaması adına cevablar hakkındaki duygu
ve düşüncelerimizi röportaj sonuna saklamayı doğru buluyoruz)
Diyalog Hizmetlerini yapan müslüman kardeşlerinizin , Kur'ân ,
Sünnet ve Ehl-i Sünnet itikadı perspektifinde , size göre yanlış
olduğuna kani olduğunuz 3 tane hususu , delilleri ile kısaca izah
edermisiniz ?
(Not: Röportaja burada daha fazla nefsi yorum ve düşünceler eklenmemesi adına ara verildi. Buraya kadar olan kısımda her iki tarafta halis ve samimi cevablarını ortaya koymuş oldular. İnşallah müstefid bir röportaj olmuştur)
Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine röportaj -1 Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -2Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -3  Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -4
Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -5
Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -6
Ali Eren (Vakit gazetesi yazarı) ile Diyalog üzerine Röportaj -7 



 

 

h

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Allah'ın inâyetine en büyük davetiye o inâyete tam inanmaktır. Hakikat Damlaları

M. Fethullah Gülen

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu