Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

"Nur Risalelerine eleştirel bir yaklaşım" eserine Reddiye (Önsöz)

Risale-i Nur’lar ve mesleği hakkında getirilen birtakım eleştirilere karşı , biz Risale-i Nur şakirtleri olarak, meslek ve meşrebimiz gereği , öncelikle hatayı kendimizde aramalı ve “acaba bazı mümin kardeşlerimiz neden bu tür eleştirisel eserler yazma gereği hissediyor” murakabesini yapmalıyız !Çok sıkça telaffuz edilen eleştirilerin başında Risale-i Nurların “Kur’andan daha çok okunan…..” veya “ Efendimiz (SAV) ‘in Sünnetinden daha önemli kabul edilmesi” gelmektedir.

Risale-i Nurların Asrımızdaki vazifesini tam bilmeyen , İlmi konumu kısıtlı , Fıkıh ve Tefsir süzgeci eksik olan bazı mümin kardeşlerimizin yanında , Risale-i Nurlardan yapılan alıntı ve vurgular , sanki onun Kur’an ve Sünnetten –haşa- önceliği varmış gibi bir intiba bırakabilmektedir.



Halbuki Risale-i Nurlar , hem Kur’ana hem Sünnet-i Seniyyeye rehber edinmemizi , onların her şeyin üstünde tutmamız gerektiğini , hayatımızı bu eksende şekilendirmemizi emrediyor. Nasıl ki , bir İmam-ı Rabbaninin Mektubatını , bir Elmalı Hamdi Yazır’ın Tefsirini veya İmam-ı Gazalinin İhyası’nı hergün okuyan , bilgi haznesini bu eserlerle zenginleştiren bir insana “ Sen bu eserleri Kur’andan üstün tutuyorsun” demek ne kadar gülünç ve ciddiyetsiz ise , aynen bunun gibi Kur’anın mucizeliğinmi ispat eden ve onun bir tefsiri olan, Efendimiz (SAV) min nübüvvetini ve mucizelerini ispat eden bir eser hakkında böyle bir iddiada bulunmakta aynı ciddiyetsizliğin göstergesidir. Acaba bir eser Kur’an ve Sünneti ihya ediyor , onun Rehber ve Hakemliğini her şeyin üstünde tutuyor ise , nasıl olurda –haşa- Kur’an ve Sünnete alternatif bir esermiş gibi lanse edilebilinir ? Kur’an ve Sünnete alternatif olmaya talib bir eser , Kur’an ve Sünneti över mi yoksa eleştirir mi ?

Halbuki Risale-i Nur’u objektif tahlil eden her ehl-i ilim görmektedir ki ; Risale-i Nur’ların en mühim vazifesi , Asrımızın en büyük hastalığı olan dinsizliğe/ateizme karşı “iman” ı kalblere nakşederek , “akli” ve “ilmi” deliller getirmesidir. Bediüzzamanın bu heyecanını en güzel şu iki paragraf özetlemektedir :

Gözümde ne Cennet sevdâsı var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin îmânı nâmına bir Said değil, bin Said fedâ olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin îmânını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya râzıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül gülistân olur." (1)

“……….karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, îmanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, îmanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hadise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!..”(2)

Acaba Risale-i Nurları eleştirenler , Risale-i Nur’un “iman kurtarma” misyonunu da –istemeyerekde olsa- eleştirmiş olmuyorlar mı? “İman kurtarma” veya “Tahkik-i imanı kazandırma” mesleği olan Risale-i Nur Hizmetlerini eleştiren onca zındık ve dinsizlerle bir nevi aynı safta yer almış olmuyorlar mı?

Bediüzzamanı eleştirenlerin bir başka dayanak noktası : “Hiçbir insan hatsız değildir , Hatadan masun olan Allah’tır. Peygamberlerde ismet vasfı ile korunmaktadır. O halde Said Nurside ,  yazdığı eserde hatasız olamaz.” Bediüzzaman Hazretleri acaba kendisini günahsız , hatasız olarak tasvir etmişte acaba eleştirilmesi bundan mıdır ? Bir bakalım :        

“Benim gibi günahkâr bir biçareyi, sâlih veya velî tasavvur ederek, sonra bir ekmek veriyolar"(3)” benim gibi bir günahkârın sahife-i âmâline dahi girmesi, binler sürur ve sevinç verir”(4) “benim gibi biçare günahkâr bir adamın arkadaşlığını evliyalara, belki de eğer bulunsaydı müctehidlere dahi tercih ettiler.”(5) “Bana liyâkatimin çok fevkinde hüsn-ü zan eden ve teveccüh gösteren aziz ve muhterem ve mütevazi Sabri kardeş, bil ki çok günahkâr, çok âciz, fakir, müflis, ümmet-i Muhammed’den (a.s.m.) bir abdim. Dualarınıza çok muhtacım.(6) “benim çok kusurlu ve-itiraf ediyorum-çok hatalı şahsımın noksanlarını ve hatalarını işaa etmek ve beni onlar ile çürütmekle Risale-i Nur a ilişmek ve darbe vurmak istediklerinin bu yirmi senedir yirmi ehemmiyetli hadisesi var.(7)

Gördüğümüz üzere , diğer tüm Hak Dostları , müçtehid veya müceddidler gibi , Bediüzzaman Hazretleri kendisini müminlerin en mücrimi en günahkarı gördüğüne göre , acaba “hatasız değil"  ifadelerine sığınmanın mantığınıda anlamak mümkün değildir. Çünkü hatasız değilim demiyor...Elbette Bediüzzaman peygamber değildir , İmam-ı Rabbanide değildir , İmam-ı Gazalide değildir ! “Demek peygamber değiller , o halde eleştirelim” mantığı , nefsini aşamamış ve nefsini kusurlu görmeyenlerin yaklaşımını andırmaktadır. Çünkü hakiki mümin , kendi kusur ve eksikleri ile meşgul olandır ! Evet bu satırların yazarıda , eleştiriyi yazanlarda kusursuz değildir. Ancak , Rabbim beni başkalarının hata ve kusurlarını araştırma memuru olarak tayin etmediğine göre , kendisini mücrim ve günahkar ilan eden bir Hak Dostunun ancak eli öpülür ve kendisine hürmette kusur edilmez !

Yoksa , “Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın” (Hucurat:12) Ayetinin tehditine muhatab olunur.

Gönül isterdi ki ; Risale-i Nurları eleştirme adına eser yazanlar , öncelikle Nurlara vakıf büyüklerimize anlayamadıkları hakikatleri sormuş olsalardı , bizlerde böyle bir yazıyı kaleme almamış olsaydık.Bediüzzamanı ve diğer Hak Dostlarını eleştirenler , acaba kendi nefislerini eleştirseler ve bunu bir eser haline getirselerdi, hem bizlere örnek teşkil etmiş olacak hemde inanıyorum ki Allah’ın katında amudi yükselmiş olacaklardı. .

Sözümün başında dile getirdiğim üzere , öncelikle nefsimin/nefislerimizin  Nur Hizmeti eksenindeki eksiklikleri  , Nur’ları hakkıyla temsil edemememiz , Nur’lardaki hakikatleri metodolojik anlatamayışımız gibi nedenlerle bu tür sun’i eleştirilere muhatab oluyoruz. Çünkü Üstad Hazretleride bu tür eleştirileri makul bulmuş , hatta bunu İlahi bir ikaz kabul etmiştir :"Şimdi ehl-i ilhadın bize dehşetli zararlarına karşı, kardeşlerimiz olan ehl-i imanın gayet hafif, şahsıma karşı tenkitlerini bir nevi ikaz ve bizi ihtiyata sevk için bir dostluk telâkki ediyorum."(8)

Kur’an , Sünnet , İcma ve Fıkıh ekseninde getirilen eleştirileri inşallah tek tek ele alacağız.

Gayret bizden , Tevfik Allahtan……



(1) Tarihçeyi Hayat , 544.Sayfa
(2) Asa-yı Musa , 250.sayfa
(3) Mektubat, 19.Sayfası
(4) Kastamonu Lahikası , 83.sayfa
(5) Kastamonu Lahikası , 56.sayfa
(6) Barla Lahikası , 50.Sayfa
(7) Emirdağ Lahikası,45.Sayfa
(8) Emirdağ Lahikası,288.Sayfa  





(devam edecek)

 

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Güzel ahlak, en iyi arkadaştır; Mü’minin amel defterinin nişanesi güzel ahlakıdır. Hakikat Damlaları

Hz. Ali (r.a.)

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu