Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

Çağdaş eleştiri hastalığı(!) mı, uhuvveti bozan hıyanet(!) mi ? (1)

İslam’da esas olan kişinin “kendi” nefsini eleştirmesi ve eksik görmesidir. Bu sayede Allah’a(C.C.) kurbiyet yelkenini açmış ve Onun(C.C) İnayeti altına girmeyi hedeflemiş olur. Günümüz mü’minlerinde ise “başkasını” eleştirme hastalığı kronikleşmiş bir vaka olarak önümüzde duruyor. Özellikle son birkaç yıldır , kendilerini geleneksel İslam anlayışı ile özdeşleştiren -lakin- İslam’ın tecdit ruhuna bir türlü vakıf olamayan bir takım kardeşlerimizin , muhterem M.Fethullah Gülen Hocaefendiyi  -kendilerince- eleştirdiklerine şahit olmaktayız.

(Bahse konu eleştiri mevzularının tümüne Ehl-i Sünnet itikadı çerçevesindeki cevabları gencadam.com sitemizde bulabilirsiniz.)
İlginçtir , bu eleştiri hastalığına geçenlerde Milli Gazete Yazarlarından değerli Ebubekir Sifil Hoca’nın da katılmış olması bizleri şaşırtmadı değil.  Okurlarımız tarafından tarafımıza sitemle ulaştırılan yazısının başlığı göze çarptığında doğrusu merak ettim , bizde kendilerinin yaptığı şekilde bir uslub ile yazımızın başlığını kullanmış olsaydık  , kendilerinin yaklaşımı nasıl olurdu acaba? Kendilerinin uygun gördüğü  - “Çağdaş Nurculuk” mu, “Bid’atkârâne bir hıyanet” mi?- başlığına mukabil ; bizlerin de bir cevab mahiyetinde bu yazımız için uygun gördüğümüz “başlık” neticesinde acaba Allah (CC) ve Resulu (SAV) hoşnut olmuşmudur dersiniz ? Ciddi şüphelerim olmasaydı başlığa iki adet ünlem işareti eklemezdim. Efendimiz (SAV) min “Annenize sövmeyiniz” ihtarına mukabil Ashab-ı Kiramın :” Ya Resulullah hiçbir insan annesine söver mi?” sorusuna mukabil ; ” Siz karşınızdaki insanın annesine söverseniz oda sizinkine söver , dolaysıyla siz annenize sövmüş gibi olursunuz” mealindeki Hadis-i Şerif ne güzel bir mesaj veriyor aslında….


Ebubekir Sifil Hoca’nın eleştiri mevzusu aslında  iki husustan oluşmakta…
Birincisi Zaman Gazetesi Yazarlarından Ahmet Kurucan Hocamızın “İslam‘da Tedricilik” üzerine yaptığı yerinde ve isabetli yorumlar.
İkincisi , muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bir yazısında dile getirdiği “Hz.İsa (AS) mın ve Hz.Mehdi’nin ahirzamanda nuzulü”  ile ilgili enfes tesbitler ve bunun İtikat İmamlarımızca erkan-ı imaniyeden sayılıp sayılmadığı meselesi.
Farz-ı muhal , her iki yazıda da Ebubekir Sifil Hocanın eleştirilerinde haklı olduğunu varsayarak sorma gereği duyuyorum ; acaba -böyle olsa bile- yanlış varsaydığımız ve eleştirdiğimiz camiayı – hemde zan altında bırakarak – “Hıyanet ve bidat “ imalı suçlamanın Kur’an ve Sünnetteki yeri nedir ? Sahabe-yi Kirama bile verilmeyen bu tarz “niyet okuma” ithamını yapma selahiyetini acaba kimden ve nereden almaktadır ? “Efendim , nehy-i anil münker yapıyoruz” şemsiyesine sığınmak nedenli kendilerini ıslanmaktan koruyabilir ...?

 


Yazar ; Bediüzzaman Hazretlerinden alıntılar getirerek M.Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşüncelerini özetleyen Ahmet Kurucan Hoca’nın  bazı cümlelerini Bediüzzaman Hazretlerinin ifadeleri ile karşılaştırmakta ve -sözde- tenakuzunu göstermeye çalışarak, “Bediüzzaman Hazretleri büyük bir Hak Dostudur bizde onun gibi düşünüyoruz, lakin Fethullah Hoca camiası Onun yolundan artık gitmiyor ; işte İspatı(!)” mantığı ile  haklılığını ispatlama gayretinde görmekteyiz. Halbuki ; şayan-ı dikkattir, Ebubekir Sifil Hoca’nın kaleme aldığı diğer bazı yazılarında Bediüzzaman Hazretlerini  eleştirmekten kendini alıkoyamadığını ve Bediüzzamanın bazı tesbitlerini doğru bulmadığını ifade etmiş olması , Ahmet Kurucan Hoca’nın tesbitlerine karşın kullandığı ve Kriter olarak mukayeseya çalıştığı yazısındaki inandırıcılığına gölge düşürmektedir. Madem Bediüzzaman’ı bir Kriter kabul ediyorsunuz  halde onu neden eleştirme cüretini gösteriyorsunuz ? Madem eleştiriyorsunuz neden Bir Kriter olarak birilerine karşı kullanma gereği duyuyorsunuz ? Tutarlı bir müminin bu konuda daha dikkatli olması Rıza-yı İlahiyeyi celbetmesi adına önem arz etmemekte midir ?


İşte Bediüzzaman Hazretlerini eleştiren Ebubekir Sifil Hoca’dan birkaç pasaj:


1-      ”……… Alâ külli hal, (Bediüzzamanın bahsettiği) Hristiyanlığın tasaffi edip "bir nevi" İslamlaşmaya evrileceği görüşünün, tesbit edebildiğim kadarıyla hadislerde herhangi bir "açık ve kesin" dayanağı bulunmamaktadır.” (26 Şubat 2005 Milli Gazete)
Acaba Bediüzzaman Hazretleri dayanaksız Eser kaleme alacak bir Zat’mıdır diye sormadan edemiyoruz !  Öyleyse dayanaksız yazı kaleme alan (!) Bediüzzamandan neden alıntılar yaparak Ahmet Kurucan’a mukabele edilmek istenmiştir….?


2-) “………..Öte yandan ilk iktibasın son paragrafında geçen (Bediüzzamanın bahsettiği) "… âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş. Ve madem âhirzamanda Hazret-i İsâ'nın (a.s.) din-i hakikîsi hükmedecek…" ifadesinin burada hükme hiçbir etkisi yoktur.” (20 Kasım 2004 Milli Gazete)
Bediüzzaman Hazretlerinin Ahirzamanı Fetret Dönemi olarak telakki etmesine karşı çıkıp Ehl-i Sünnet itikadında yer alan (1) Fetret devrinde  mazlumen ve masumen (yani İslamın seviyeli temsil ve tebliğine muhatab olmadan) ölen  bazı Hıristiyanların ehl-i necat olacağı beyanını hükümsüz telakki etmektedir. Dolaysıyla Bediüzzamanın ahirzamanı Fetret Devri kabul etmesini ehemmiyetsiz ve yanlış bularak verdiği hükme karşı çıkmakta , ancak yine Ahmet Kurucan Hoca'ya karşı bir Kriter olarak Bediüzzamanı kullanmaktan kendisini alıkoyamaktadır.


3-) “………………..Risale-i Nur, temel tesbitleri ve istikameti bakımından "irşad edici, doğruya götürücü"dür. Ancak bu, söz konusu külliyatta kendisine yer bulmuş meselelerin her biri hakkında söylenenlerin aynı özellikte olduğu anlamına gelmez.( 5 Mart 2006 Milli Gazete)  diyerek  Risaleyi Nurlarda yeralan bazı konuların “doğruya götürmediğini” alenen beyan etmektedir.
Örnekleri uzatıp ,birilerinin tenakuzlarını araştırma memurluğuna soyunacak değilim , herkesin kendisine Bediüzzaman gibi bir Kutb-u Azamı Rehber edinmeye zorlayacak da değilim , ancak işine gelen yerlerde Bediüzzaman’ı Hazretlerini Ahmet Kurucan Hocaya karşı kullanan Ebubekir Sifil Hocamızın , işine gelmediği yerlerde Bediüzzaman Hazretlerini anlamak yerine onu eleştirme selahiyetini kendinde görmeside Muhammed-i (SAV)Ahlaka uygun düştüğü konusunda ciddi şüphelerimin olduğunu ifade etmeliyim. Kaldı ki ; Bediüzzaman Hazretlerinden yapılan ve Ahmet Kurucan Hoca’nın yazılarına karşı bir Kriter olarak alıntılanan mevzularda da Bediüzzaman Hazretlerinin bir cümlesini cımbızlayıp almak yerine Kur’anın bir Tefsiri olan Risale-i Nur’un bütünü içinde o mevzu hakkındaki siyak ve sibak bütünlüğü çerçevesinde değerlendirmek bizi Bediüzzamanın gerçek düşüncesine yaklaştıracaktır.  

Eleştiri mevzularına dönüp konuyu tek tek irdelersek;

M.Fethullah Gülen Hocaefendinin bazı konulardaki  beyanlarının “içtihat” özelliğini taşıdığını, halbuki Bediüzzaman Hazretlerinin içtihat mevzusunda “6 mani” öne sürerek bu kapıyı kapattığını ve bu zaviyeden Hocaefendinin Bediüzzaman Hazretleri ile tenakuza düştüğünü ima etmeye çalışan Ebubekir Sifil Hoca ,  bilmelidir ki bizzat Bediüzzaman Hazretleri pek çok konuda yaşadığımız Ahirzamanın şartlarını göz önünde bulundurarak içtihat kapısını aralamış ve girmiştir. (Örneğin ; ahirzamanda cihadın kılınçsız olacağı, İsevi Müslümanlar terminolojisi,İsevi ruhanilerle ittifak kurulacağı , Ahirzamanın Fetret Dönemi olduğu ve bu dönemde bazı Hıristiyanların şehit olabileceği gibii geçmişte bahsi olmayan veya farklı olan mevzularda içtihat yapması gibi)  Çünkü İçtihat Risalesinin başında dediği üzere  “içtihat kapısı ehil olanlara açıktır” , bahse konu altı mani ehliyetsiz olan - benim gibiler - için geçerlidir. Kaldı ki Ebubekir Sifil Hoca’da pek çok konuda güncel meselerde içtihat yaparak , geçmiş Ulemanın bazı fikirlerini doğru bulmadığını ve kendi içtihatını dile getirerek manileri –kendi tabiri ile- buharlaştırmıştır. (örneğin bakınız 26 Şubat 2005 Mili Gazete) . Efendim ,Hocaefendi bu konuda bahse konu İçtihada Ehliyetliler tasnifine girermi diyecek olunursa , bu konuda "girmez " diyenlere sorumuz ; acaba kendilerini bu "Müçtehid tesbit etme memurluğuna" kimin atadığı olacaktır...? Evet , -kanaat-ı acizanem - muhterem Hocaefend, , Bediüzzamamnın pek çok talebesi gibi içtihada ehil ilim ve tedrise haiz Alim bir Za'ttır. 

Yazar aynı konudaki eleştirisinin devamında  Bediüzzamandan alıntıladığı “… selefin içtihadât-ı sâfiyâne ve hâlisânesiyle, bütün zamanların hâcâtına dar gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp, heveskârâne yeni içtihadlar yapmak, bid’akârâne bir hıyanettir” ifadesinin baş kısmı olan “Dinin zarûriyâtı ki, içtihad onlara giremez. Çünkü, katî ve muayyendirler” tesbitini ya dikkate almamış veya bu konuyu kendisine gönderenler tarafından kasıtlı setredilmiştir.Çünkü  Bediüzzamanın içtihata mani olarak telakki ettiği hususların başında ; dinimizin Farz kılıp zorunlu tuttuğu amellerde içtihadın olamıyacağıdır. Zaten ne Hocaefendinin nede Ahmet Kurucan Hoca’nın bu yönde bir beyan vaki değil bilakis anlatılmak istenen; İslam’da tebliğ ve metod usulunde aynı Efendimiz (SAV) döneminde olduğu üzere “Tedricilik” esas alınarak muhatab kişi veya toplumun seviyesine göre bir uslubun benimsenmesi Hakikatıdır. Aynı; Efendimiz (SAV) min Sekif Kabilesinin Müslüman olurken öne sürdüğü “Zekattan muaf olmak , cihada katılmamak ve namaz kılmamak” şartlardan ilk ikisini –şimdilik- kabul etmesi ancak namazsız olunamıyacağına hükmetmesi gibi… Bu “Tedricilik” yöntemine en güzel örneklerden biridir. (bakınız Ebu Davud, Haraç, 26) Efendimiz (SAV) , mala ve cana düşkünlüğü ön planda olan bu kabileye , önce namaza vurgu yapmış ve diğer hususların zaman içinde kavranmasına imkan vererek insan fıtratındaki manevi gelişmen Tedricen daha etkili olacağına vurgu yapmıştır. Yine Kur’anın  içkiyie 4 merhalede Tedricen yasaklamasınıda bu mevzuyaörnek telakki edebiliriz.


2)Yazar’ın karıştırdığı bir diğer mevzu ; Ahmet Kurucan Hocanın bahsettiği “Fıkhi” meseleler”  ile Bediüzzamanın Hazretlerinin eserinde bahsettiği “içtihat” kelimesinin farklı anlamlar için kullanıyor olmasıdır. Ahmet Kurucan Hoca günümüzde “Fıkıh” ile anlaşılan; şeri delillerden elde edilen ameli hükümler olmasına mukabil, eskiden  “Fıkıh” kavramı içine Tefsir , Hadis , Kelam ve tasavvufun birlikte değerlendirildiği ve bunların artık günümüz anlayışında telakki etmediğidir. Selef-i Salihin döneminde bilinen 104 Hak Mezhebin , 104 çeşit bugünkü anlamda “Fıkhının” beşeri ve değişkenlik göstermiş olması , Bediüzzaman perspektifinde “tarz-ı tefehhüm” den (idrak etme tarzlarından) kaynaklanıyor ve bu onların semavi bir anlam taşımadığını göstermemesi ne kadar Kabul-u vaka ise , günümüz Ahirzamanında mazlum ve mağdur bir İslam Aleminin Kurtuluş Tecdidi  için beyan edilen idrak etme tarzlarını “bidatkarane hıyanet” içinde görmek aynı derecede samimiyetten uzak bir tesbit olarak karşımızda duracaktır.

Bediüzzaman Hazretleri ve Fethullah Gülen Hocaefendi Ahirzamanı Bir Fetret Dönemi olarak telakki ediyor ve bu eksende bir tecdit metodu ve terminolojisi uyguluyorsa, bunu İslam Fıkhında yeri yok kabul etmek Fıkhı bilmemenin göstergesi olmaz mı ?
Bediüzzaman Hazretlerinden “şeriat semâviyedir; ve içtihadât-ı şer’iye dahi, onun ahkâm-ı mesturesini izhar ettiğinden, semâviyedirler” alıntılanan tesbitinden İçtihadın semavi olduğunu belirten Ebubekir Sifil Hoca’nın , buna mukabil Ahmet Kurucan Hocanın Fıkh’ı “beşerî” telakki etmesini eleştiriyor ve soruyor “Hangisi doğru?”. Bir üst paragraftaki izahat ve günümüzde anlaşılan “Fıkıh-içtihat” terminolojisi ekseninde her iki tesbitinde birbirini tamamlar nitelkte olduğu kanaat-i acizanemce gayet açıktır.

Görüleceği üzere , Ahmet Kurucan Hoca’nın bahsini ettiği İslami Tebliğ ve İslam Fıkhındaki “tecdit” metodu ile Bediüzzamanın uygun görmediği “Şeri hükümlerdeki İçtihadın” hem mana hemde mahiyet itibariyle birbiri ile alakası yoktur ve Yazarın dediği “Fethullah Gülen hocaefendi hareketi ile “Nurculuk” olarak ifade edilen, öyle tanınan/bilinen yapı arasındaki makasın gittikçe açıldığına “ bir delil teşkil etmemektedir. Bediüzzamamanı eleştirmekten kendini alıkoyamayan Ebubekir Sifil Hocamızın - müsaade ederlerse şayet- , kimin daha az veya daha fazla Nurlara vakıf olduğunu , Bediüzzamanı herkonuda kendisine “Rehber” edinenler karar versin…

devam edecek...

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Halk ile dostluk ve samimiyeti, Allah’ın itaati üzere olan kimseye ne mutlu. Hakikat Damlaları

Hz. Ali (r.a.)

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu