Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

Diyalogda İslâmî Ölçü

Son hâdiseler münasebetiyle beni yıllarca İslâm'a, Kur'ân'a, başkaldırmış, düşmanlık etmiş insanlarla dostluk kuruyorsun' diye tenkit edenler oldu. Halbuki bu İslâmî bir düşünce ve bu düşüncenin hayata yansımasından ibarettir. Allah Rasûlü (sav), yıllarca kendisine kan kusturan Ebu Cehil'i karşısına alıp muhatab olarak kabul etmedi mi? Ve daha onun gibi nicelerini...

O halde çeşitli vesilelerle görüştüğümüz, konuştuğumuz bu insanlar -kaldı ki çokları inancını izhar ediyorlar- yüzünden, böyle İslâmî nasslarla te'lif edilemeyecek tenkitler yapmanın manâsı ne? Bu aslında İslâmı tam anlamıyla özümseyememenin bir ifadesidir. Hatta ben, 'Bu tavır, bu tarz, bu üslup benim kendi tavrımdır..' desem ukalâlık etmiş, İslâm'ın getirdiği evrensel kaideleri kendime mal etmiş olurum. Onun için bugün bir ateistle de karşılaşsam, aynı şekilde davranırım. Ve bu kat'iyen mümaşat, müdarat veya takiyye değildir. Aksine İslâmî tavır ve düşüncenin ortaya konuşudur.

İslâm, öfkelendiğiniz zaman bile öfkenizi belli üslup içinde yansıtmanızı emreder. Gelin Kur'ân'a bakalım onun çok sert bir üslup ile eleştirdiği nice mes'eleler vardır ki, onlarda isim tasrih etmez. -Her ne kadar esbab-ı nüzulcüler belli isimler verse de, rivayetlerin sıhhatinde şüpheler vardır-. Belki kıyamete kadar gelecek değişik tiplerle temsil edilecek düşünceleri, mülhidçe anlayışları tenkîd eder.

Evet, ilâhî ve evrensel dinin tebliğ ve temsil erleri, muhatabı olan kişi veya kitlelere sert davranmamalıdırlar. Paylaştıkları fasl-ı müşterekleri çok çok iyi değerlendirmeli ve hattâ bırakın bugünü, gelecekte onlara bir şeyler anlatmayı plânlıyorlarsa şimdiden İslâmî tavrın gereği olarak yumuşaklığı, mülayemeti fıtratlarının bir yanı haline getirmeli ve bu konuda yıllardan beri yapılagelen yanlışlıklara son vermelidirler.


Herkesle Diyalog

Mevlânâ'ya atfedilen bir söz var: Bir ayağım şeriatın içinde, diğer ayağım yetmiş küsur milletle beraber..' Esasen bizim mesleğimiz de bu düşünce çizgisindedir. Herkesle iyi geçinme, herkesle diyalog içinde olma ve herkesle şartların elverdiği ölçüde münasebet ve bağlantı kurma..

Elbette, herkesle diyalog içinde olmanın bir ölçüsü olacaktır. İnsan, ayağını sağlam basıyor ve İslâmî prensiplerle mukayyet yaşıyorsa, yani insanın bir ayağı, Mevlânâ'nın ifadesiyle hep dinin özüne bağlıysa, bu diyaloglar faydalıdır. Aksine, bu insanın hayatı sünnet yörüngeli değilse, kaymalar olabilir ve işte diyaloğun bu türlüsü de hatalıdır, hatarlıdır.


Hoşgörü İklimi

İnsanları kusurlarından dolayı mahkum etmek doğru değildir. Bizim, bütün münasebetlerimiz müsamaha ve hoşgörü yörüngeli olmalıdır. Bugün, bizi tenkit eden ve en ağır üslupla eleştirenlere karşı, eğer biz mülâyemet eksenli üslubumuzu ısrarla sürdürürsek -öyle inanıyorum ki- ekseriyeti itibariyle bunlar, bir gün gelecek bizim en samimi dostlarımız olacaklardır. Aslında, Kur'ân-ı Kerim'de bu hususu ders veren pek çok âyet-i kerime mevcuttur. Ayrıca bugüne kadar yüzlercesine şahid olduğum hâdiseler, artık bende kanaat-ı kat'iyye hasıl etmiştir ki, kötülüğe kötülükle mukabelenin ne bir faydası ne de bir manâsı vardır. Bu hususları düşünürken, Gandi ile ilgili bir vak'a hatırıma geldi:

Pakistan'ın, ayrılma dönemecine girdiği, gerilimin had safhaya ulaştığı günlerden birinde, Müslümanlar ile Hindular arasında çatışma olur. Nasılsa, bir yanlışlık veya kaza eseri Hindu çocuklardan biri de bu çatışmada hayatını kaybeder. Hindu baba, Müslümanlardan bir çocuk öldüreceğine and içer. Fırsatını yakaladığı anda da bir Müslüman çocuğun üzerine saldırır. Hâdiseyi görenler müdahale eder ve çocuğu kurtarırlar. Sonra da bu Hindu'yu Gandi'nin yanına getirirler. Gandi, niçin masum bir çocuğu öldürmek istediğini sorar adama; adam da: Onlar da benim çocuğumu öldürdüler, intikam için ben de onlardan bir çocuk öldüreceğim' der. Gandi ona şu cevabı verir:

Öldüreceğin çocuk, senin ölmüş çocuğunu geri getirmeyeceğini biliyorsun ille de ölmüş çocuğunun yerini doldurmak istiyorsan, onlardan bir çocuk al, evlatlık edin.. ve onu kendi öz evladın gibi bağrına bas!.

Bu hâdise, bu şekliyle olmuştur veya olmamıştır, önemli değil önemli olan böyle bir durumda en az Gandi kadar insanî olabilmektir.

Aslında, hatırıma geldiği için naklettiğim bu vak'adaki dersi, bizim Gandi'den öğrenmeye ihtiyacımız da yok. İslâm tarihi böyle ibret yüklü binlerce vak'ayla dolu...

Fikir, düşünce veya ekol ayrılığı sebebiyle, kalemlerini veya dillerini ok gibi sinelerimize salanlara, bizim de aynı şekilde mukabelemiz, sadece aradaki husumeti körükleyecek ve bu türlü düellolar kendi cephemizi yıpratmadan, yaralamadan öte de bir işe yaramayacaktır. Onun için, üzerine basa basa bir kere daha hatırlatmak isterim ki günümüzde en çok muhtaç olduğumuz hususlardan biri, belki de en birincisi, fitneyi uyandıracak davranışlardan sakınmak, kin ve düşmanlıkları hoşgörünün ılımlı ikliminde eritmektir. Bunu becerebildiğimiz takdirde pek çok problem kendiliğinden halledilecektir.


Tebliğ, Ümit ve Diyalog


Allah Rasûlü (sav) en inatçı, küfre âdetâ kilitli insanlardan bile hiç ümidini kesmemiş ve fasıla vermeksizin tebliğ ve irşadına devam etmiştir. İşte böyle bir anlayıştan hareketle, karşımızda Ebu Cehil bile olsa, ümidimizi kesmeyerek, usûl ve metotları iyi ayarlayarak İslâm'ı anlatmak bizim vazifemizdir. Bence, küfre, kâfire açıktan açığa hücum ederek -tavır mes'elesi farklı- insanları tahrik edip kendi düşüncelerinde daha fazla şartlanmışlığa iterek İslâm anlatılmaz.

Bizim için esas olan Allah'a bir insan kazandırma, insanların küfr-ü mutlakını kırarak onlara âhiret duygusunu aşılama olmalıdır. Bence bir insana bağışlanabilecek en büyük hediye de işte bu olsa gerek. Bu da ancak, küreselleşen ve gün geçtikçe küçülen bir dünyada, diyalog ile, müsamaha ve mülayemetle olacak şeylerdendir.

Bakın dün gazetelerde boy boy aleyhinize yazılar yazan insanlar, bugün özür diliyorlar. Sizleri yanlış anlamış, yanlış tanımışız' diyerek i'tizarlarını dile getiriyorlar. Şahsen ben, bana bu türlü itiraflarda bulunan birkaç kişiye 'estağfirullah, belki biz kendimizi anlatamadık, sizde günah yok' dediğimde, onlar civanmertliklerine bir civanmertlik daha ilâve ederek 'Hayır Hocam, itiraf ediyoruz. Biz yanlış yaptık' diyecek kadar civanmertlik sergiliyorlar.

Bu çarpıcı misalden de anlaşılıyor ki, bizim dünyamıza olabildiğince yabancı bir kesime İslâm'ı anlatmada benimsenecek yol, diyalog yolu ve müsamahadır. Hem Allah'ın kullarına kin ve düşmanlık duymaya ne hakkımız var ki...

Demokrasi ile uğraşmaya gelince daha önceleri de çeşitli vesilelerle ifade ettim: Bırakın böyle şeyleri bunlar bize âit mes'eleler değil!

Bu bir düşünce mes'elesi. Hattâ rûhta terakkî mes'elesi. Bugünkü insanlar sistem olarak bunu yeterli buluyorlar. Belki yarınki nesiller, onu rötuşlayacak, farklı hale getirecek ve onunla yönetilmeyi isteyeceklerdir. Dolayısıyla bu içine girilmiş bir vetiredir. Ve bu vetirenin sonu ise, bugünkü insanlar olarak bizleri çok fazla alâkadar etmez.


Diyalog

Günümüzde bazıları, bütün dinlerin ortak noktalarını ortaya koyup bundan bir din meydana getirelim ve insanları onun etrafında toplayalım düşünce ve çabası içindeler. İlim dünyasının, hiç de yabancı olmadığı bu düşünce ve faaliyetlere karşı uyanık olunması gerektiği kanaatindeyim. Zira, bu sözde düşünce, en azından ateizm kadar, özellikle İslâm dinine zarar verebilecek mahiyettedir.

Bana göre bir anlamda orijinalite yapma, popülarite kazanma gibi sâiklerle ortaya atılan bu düşüncelere isabetli cevap verebilme, İslâm'ın evrensel esaslarına göre hareket etmekle mümkündür. Bu cümleden olarak, Hristiyan ve Yahudilerle diyaloğa geçme, onlara karşı olan tutumlarımızda sert davranmama gibi hususları sayabiliriz.

Şimdilerde, Hristiyan dünyasının da bizimle böyle bir temasa geçme çabası içinde bulunduğu söylenebilir. Böyle bir çabada onların gerçek niyetleri ne olursa olsun, zahirî durumdan haraketle bu fırsat mutlaka değerlendirilmelidir diye düşünüyorum. Tarihî hâdiseleri, tarihsellik çukuru içine gömerek, hiç mevzuubahis etmeden, onları kendilerini tarif ettiği konumları içinde kabullenmek suretiyle, belki de tarih boyunca gerçekleşmeyen ortak değerler etrafında bir birleşme gerçekleşebilir. Yeter ki biz, bize düşeni, belli yol ve yöntem içinde yapabilelim.

 

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Halk ile dostluk ve samimiyeti, Allah’ın itaati üzere olan kimseye ne mutlu. Hakikat Damlaları

Hz. Ali (r.a.)

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu