Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

Gençleri Hristiyan yapacaklar!

"dinler arası diyalog" diye bir söz dolaşıyor ortalarda... Bizde "ortalar" dendi mi basın akla gelir, bilirsin! Ne demek bu... Ne yapılmak isteniyor... Kimileri, biraldatmaca bu diyor... Sen ne dersin..?
Kitap ehli dindarlarla diyalog içinde olmayı kuran tavsiye ediyor, kendi başlarına, canları istedi diye diyalog kurmuyor bunu yapanlar... Niye böyle yaptıklarını
soranlara da açıkça söylüyorlar bunu.

İşte sana kuranın ölçüsü: yahudi veya hırıstiyan olun ki doğru yolu bulasınız dediler. doğruya yönelmiş olan ve Allaha eş
koşanlardan olmayan ibrahimin dinine uyarız de... Hazreti ibrahime inanan din sahipleri zaman zaman bir araya geliyor, konuşuyor, birbirlerini anlamaya, tanımaya çalışıyorlar... Bazı müslümanlar da bundan gocunuyor, dinimize zarar verecek bunlar diyorlar... bak, misyonerler nasıl da çalışıyorlar. Gençlerimizi hıristiyan yapacaklar. Diyalog miyalog derken kendilerine ortam hazırlıyorlar.. Falan filan...


Bu sözleri söyleyenlerin niyetini bilmiyorum, sorgulamıyorum da. Ama kaygıları yersiz. Hıristiyanların ekseriyeti oluşturdukları ülkelerde, islamı yaymak için
çalışanların nasıl da rahat olduklarını, özgürlüklerden yararlandıklarını unutmuş görünüyorlar. Gidiyorsun amerikaya, ingiltereye, almanyaya, fransaya, daha bilmem nereye, kitap yayınlıyorsun, camiler yaptırıyorsun, kuran mektepleri açıyorsun, tartışmalar düzenliyorsun... Sıra onların kendilerini anlatmasına gelince, amanın, din elden gidiyor komşular! Diye yaygara yapıyorsun! Senin dinin bu kadar mı zayıf! Bırak da herkes imtihanını rahatça yaşasın!

İslamı bilerek kabul eden hiç kimse kabul etmez başka dini. Dinden uzaktır, zaten inanmıyordur islama, sonra hıristiyan olabilir. Dinsiz olmasını mı istersin, yoksa eksikli gedikli de olsa bir kitaplı dine inanmasını mı... Bence, bir insan dinsiz olmaktansa hıristiyan olsun, daha iyi. Misyonerler kendi dinlerini güzelce
anlatıyorlarsa senin elin armut mu topluyor! Bir dil edin kendine, bir üslup bul, yeni nesillerle aranı bozan şu asık suratını kaldır at, şu zehirli dilini bırak, şu
keskin, katı, nobran, kaba, saygısız, itici üslubunu unut! Senin peygamberin en çok gülümseyen insandı. Tatlı dilliydi, devrinin en güzel konuşan insanıydı...
Merhameti, sevgisi, hoşgörüsü yüzünden, halinden, tavırlarından akardı adeta. Oturur papazlarla da konuşurdu, hahamlarla da, hatta kafirlerle de. Kırmadan, incitmeden, korkutmadan, ürkütmeden, tiksindirmeden, yani insanca, yani islamca konuşur, örnekler vererek muhataplarının meseleyi iyice anlamasını sağlardı... Onu tanıyanlar, getirdiklerine ister inansın isten inanmasın, kişisel niteliklerine hayran olurlardı.

Bir de sen kendine bak... Muhatabını dinlemezsin, biri sana aykırı bir söz söylese kızarsın, köpürürsün, cahillikle itham edersin onu. Herkes seni koyunun kaval dinleyişi gibi dinlemeli, evet makamında başını sallamalı, asla karşı fikir ileri sürmemeli, sadece senin izin verdiğin alanlarda sorular sormalı, verdiğin cevapları birer dogma gibi kabul etmeli. Diyalog yok sende, monolog var! Ha bire kendi kendine konuşur gibi konuşursun, sonra da bu gençler iyice azıttı, sapıttı, yakında hıristiyan da olurlar, dinsiz de... Dersin.

Diyalog karşılıklı olur, iki taraf vardır, ikisi de rahatça söyler sözünü. Diyalog içinde olmak, ille de karşısındakini kabul etmek değildir. Sen meseleni güzel
anlatırsan, seninki kabul görür. Ama senin güvenin yok kendine. Korkular içindesin, kendi karantina alanına sığınmış, bir egemenlik alanı oluşturmuşsun, hayata karışmıyor, kendin gibi olanlarla yüz yüze gelmekten çekiniyor, bunun adına da takva diyorsun!

Bu gencecik insanlar, senin tabirinle bu azgınlar, sapkınlar, yani senden bucak bucak kaçanlar, batılı yazarlara, ressamlara, oyunculara, müzisyenlere kucak açanlar hayatın tam ortasındalar. Kaçabilecekleri bir delik yok, anlamıyor musun! Bunlar russel, sartre, politzer, camus, gide, kafka, dostoyevski, dickens okuyorlar... Yüzlerce filozof, sosyolog, yazar, araştırmacı var önlerinde. Hepsi çekici üsluplarla yazıyor, yeni dönemin insanlarını tanıyor, insanın sorunlarını konu ediniyor, bizimkiler de etkileniyor onlardan. Dilimize çeviriyor, yayınlıyor, tanıtıyorlar onları. Şimdiki neslin dilini, ilgi alanını, zevkini bilen insanlarımız
var, senin çocuklarını alıyor, istedikleri gibi etkiliyorlar. Güzel ortamları var onların, sanatı kullanmayı biliyorlar. İyi anlatıyorlar kendilerini.

Sen ne yapıyorsun! Hala beş yüz yıl önceki üsluplarla, eskimiş bir dille, zamanın gerisinde almış misallerle meseleni anlatmaya çalışıyorsun ya da boş oturup onu bunu eleştiriyorsun. Elbette korkarsın diyalogdan, elbette bir duvar örnek istersin etrafına. Ne güzel fırsatlar var önümüzde, bir de böyle baksana! Dinini anlatabilirsin. Daha geçen yüzyıla kadar islam bir din olarak anılmıyordu, budizmin bile gerisindeydi tanınma bakımından. Tanıyanlar da ya yanlış tanıyor ya da yanlış tanıtıyordu. İşte imkan, işte zemin, işte fırsat sana, inancını anlatabilirsin!
Çocukça bahaneleri bırak, dinine, diline güveniyorsan çık ortaya!

kaynak: "özel insanlar arıyorum" dizisinin "İsa gelince haber ver" adlı kitab

 

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Halk ile dostluk ve samimiyeti, Allah’ın itaati üzere olan kimseye ne mutlu. Hakikat Damlaları

Hz. Ali (r.a.)

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu