Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

Filistin çıkmazına Sevgi Okullarının yüklendiği misyon

Yıllardır devam eden ve özellikle son günlerde hızla artan İsrail Devletinin Filistinli kardeşlerimiz üzerindeki baskı ve zulüm şiddeti tahammülü zor bir noktaya ulaşmış görünüyor. Filistin toprakları ile birlikte Lübnan topraklarıda istila edilerek bombalanıyor , 25 Haziran'da iki İsrailli askerin öldürülmesi ve  onbaşı Gilad Şalit'in kaçırılması sebeb gösterilerek , binlerce sivil Filsitinli ve Lübnanlı kardeşlerimizin öldürülme nedeni olarak karşımızda duruyor !


Gazze’deki korkunç devlet terörüne ve hadisenin Lübnan’a kadar sıçraması karşısında Lübnan ve Filistin Yönetimlerinin yardım çağrıları ve diplomatik girişimleri, ABD Bush Yönetiminin  BM’deki vetosuna takılmakla kalmıyor , dünya’nın en zengin ülkelerinin katıldığı G-8 ülkelerinden bile ,Rusya hariç , itidal çağrısı çıkmıyor ! ABD Yönetimi İsrail'in Filistin ve Lübnan'a bombalar yağdırmasını "terör örgütü Hizbullah'ın altyapısını yok etmek" şeklinde meşrulaştırarak , kendi ifadeleri ile “kalıcı olmayan (!) ateşkes “ yerine “kalıcı olan zulme” yeşil ışık yakıyor.


“İsrail, sadece Hizbullah'ın karargâhını değil, yolları, elektrik santrallarını, yakıt depolarını, meskûn mahalleri, hava meydanını da vurdu! Bombalar kadın ve çocukları da öldürdü! Bush, bunları 'terör altyapısı' sayıyor! Türkiye ve Mısır'ın İsrailli onbaşıyı serbest bıraktırıp sorunu yumuşatmak için yaptıkları girişimlerden olumlu işaretler gelirken, birdenbire, yani müthiş bir zamanlama ile Lübnan'daki İran destekli Şii Hizbullah örgütü İsrail'in kuzeyinden sızarak İsrailli 3 askeri öldürdü, 2'sini kaçırdı!” (1)


Daha önceden planlanmış , ancak uygulanması için İsrailli askerlerin kaçırılması sebebine ihtiyaç duyulmuş gibi gözüken - Gizli İstihbarat örgütlerinin parmağı ile bu noktaya gelen Filistin çıkmazına , tel’in mitingleri , cami çıkışı sloganları , İsrail ve ABD Bayrakları yakma dışında Müslümanlar ne yapabilir sorusuna cevab bulmaya çalışmalıyız.


“Clinton gibi dengeli bir yönetim yerine, ABD'de Musevi ve Protestan radikallerin "neo konservatif" koalisyonlarının iktidarda olması, bölgede "orantısız kuvvet kullanımı"nı artırıyor, bu da bölgedeki istikrarsızlığı derinleştiriyor.” (2)



İki parti ekseninde gerçekleşen Kasım 2004 ABD seçimlerinde ,  Demokratlar 56 milyon oy (%48) almalarına karşın bugünkü Bush İktidarından 3,5 milyon daha az oy aldıklarından İktidar şanslarını 2008’e bırakmış oldular ! Sorulması gereken soru , acaba Clinton döneminden daha dengeli bir dünya siyaseti güden Demokratlar iktidara gelselerdi, acaba Filistindeki terör Lübnan’a sıçrayacak şekilde çıkmaza girermiydi? Acaba Irak savaşı başlar mıydı ?


İslam’da “Güç Dengesi “ çok önem arz eden bir mefhumdur. Güç dengesinin olmadığı yerde , “Don Kişot” tan farkınız olmamakta , hayali yelkenlere savaş açarak sözde cihad yapıldığı izlenimini oluşmaktadır. Zalimlerle güç Dengesini kurma hususunda Kur’anın şu Ayeti bize bir ölçü vermektedir :


“Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi. Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah, sabredenlerle beraberdir.”(Enfal:66)


Kur’an Müslümanlardaki zaaf ve eksikliği öne çıkararak , bir mümine iki kafir dengesini bir ölçü olarak karşımıza koymaktadır. Bu dengeyi gözetirkende , sebeblere azami riayeti yine Kuran emretmektedir :


“Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın. Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız.” (Enfal:60)



Efendimiz (SAV) ‘min Mekke döneminde yapmayı çalıştığı , İslam’ın gönüllere girmesinim yanında , işte bu güç dengesinin kurulması ve Müslümanların kendi dinlerini yaşayıp , yaşatmasına imkan sağlanabilme cehdidir. Yoksa , acaba Ebu Cehil’lerin istediği , zulüm karşısında 70-80 Sahabenin habeşistana Hicret etmesi değil , kendilerine “Don Kişat” vari bir saldırı yapıp , Müslümanları öldürmek idi. Efendimiz (SAV) bu oyuna düşmedi , “güç dengesini” kuruncaya kadar , Temsil , Tebliğ ve aktif sabır ile –sebebler planında- Medine dönemini inşa etti.



Özetlemek gerekirse ;



1-) Müslümanlar ,adete bir köy haline gelen global dünya konjöktüründe , ilmi , medeni , maddi ve askeri bir “Güç Dengesini” kurmadan Fiil’i savaştan kaçınmalıdırlar. Çünkü bu “yılanlarla savaşıp akreblere yer açmaktan”(3) öteye bir menfaat sağlamamaktadır.Evet , güç dengesinin olmadığı bir yerde müslümanları ringe çıkarmak müslümanın kendi dindaşına yapabileceği en büyük zulümdür Güç dengesi kuruluncaya kadar Aktif Hizmet ederek ,dua ve sabırla güçlenmek esas olmalıdır !

Güç dengesinin olmadığı dolysıyla teknik ve stratejinin önem arz ettiği bir yerde tebliğ , irşad ve temsil işini tamanlamıyla yerine getirecek bu yiğitler topluluğu, yüzlerine tükürük atılan yerde bile tavırlarını değiştirmeden en öfkeli insanların tansiyonlarını aşağı çekmesini bilen , irade kahramanlarıdır. …(4)

2-) Düşen İslam olunca , Mescid-i Aksa’nın düşmesi bir şey ifade etmiyor. İslam doğruluncaya kadar diğerinin ayağa kalkması bir hayalden öte sadece bir macere …(5)

Filistin meselesi , İslam aleminin laubaliliği , dünyaya düşkünlüğü , kendi meselelerini kendi dinlerinden önde tutmaları gibi pek çok arıza ve eksiklerin neticesi olarak karşımızda durmaktadır. Dolaysıyla , Allahın lutfu ve inayetini celbedecek , tekrar silkinip aslımıza dönmeden  , Filsitin ve Mescid-i Aksa sorununun çözülmesi imkan dahilinde gözükmemektedir.

3-) İsrail devletinin ,  işgal etme ve savaş yapmaya karşı cesaretini , günümüz Amerika Birleşik Devleti İktidarından aldığı bilinmektedir. Dolaysıyla - sebebler planında – 2008 yılında yapılması düşünülen Genel Seçimlerinden , Müslümanların lobi faaliyeti olarak , bugünkü iktidarda olan “Siyonist – Protestan (evangelist) ittifakına (Cumhuriyetçilere) karşın , geçmişte daha barış yanlısı ve ılımlı bir tutum izleyen Demokrat Parti lehinde - “ehven-i şer“ noktasında – şimdiden Lobi faaliyetlerine girişerek , Diyalog tesis etmelidirler. Bu çerçevede Amerika Birleşik Devletlerinin her eyaletinde açılmış olan Türk Okullarımızın , birer “Barış adacıkları” olarak görev üstlendiğini , kendilerinin bile farkında olmadan Ortadoğu tarihinin makus Kaderini müsbet yönde etkileme adına Amerikan halkıyla Diyalog kurduklarını ve İslam’ın güzelliklerini temsil ettiklerini sevinerek müşahede etmekteyiz.

___________________________________________

(1) Taha Akyol 16-17 Temmuz 2006 tarihli köşe yazıları
(2) Taha Akyol , Milliyet 17 Temmuz 2006
(3) M.Fethullah Gülen , Pensilvanya günlüğü , 87
(4) M.Fethullah Gülen , Pensilvanya günlüğü , 75
(5) M.Fethullah Gülen ,Pensilvanya günlüğü , 69


 

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Allah'ın inâyetine en büyük davetiye o inâyete tam inanmaktır. Hakikat Damlaları

M. Fethullah Gülen

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu