Kürsü - M. Fethullah Gülen - Genç Adam

Müspet bütün hizmetleri alkışlayalım

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, günlük sohbetlerinin yayınlandığı ‘herkul.org’ sitesinde ‘müspet hareket’in esaslarına değindi. Kim nasıl hareket ederse etsin, asıl vazifenin insanları hoş görmek olduğunu ifade eden Hocaefendi, “Bize kim ne yaparsa yapsın hüsnüzan etmek düşer, hoş görmek düşer.” ifadelerini kullandı.

Hocaefendi, ikindi sohbetinde Moğolistan’ı ziyaret eden birinin, oradaki okul müdürleriyle karşılaştıklarında, “Burada başkalarının da hizmeti var mı?” sorusunu sorduğunu aktarıyor. Okul idarecileri ise, “Evet, elhamdülillah Süleyman Efendi Hazretleri’nin talebelerinin de kursları var.” cevabını veriyor. O zat, “Allah Allah, siz Süleyman Efendi Hazretleri mi diyorsunuz?!” sözüyle hayretini ifade ediyor. Okul idarecileri de, “Vallahi Hocaefendi’nin Süleyman Efendi’nin adını andığı zaman ‘hazret’ demediğini hiç duymadık!” diyor. Hocaefendi bu hadiseyi duyduktan sonra şunları söylüyor: “Kırk senedir ben hep öyle hitap ettim. Yine, sadece ‘Mahmud Efendi’ deyip geçmedim. ‘Çarşamba cemaati’ deyip hakaret ifade eden bir tabirle ele almadım. Hep ‘Mahmud Efendi Hazretleri’ dedim ve bunların hepsinin çok önemli hizmetler icra ettiklerine inandım.”

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin söz konusu sohbeti kısaca şöyle: “Hoş görmek pozitif bir haldir. Bunun negatif hali sessiz kalmak demektir. Çok kötü hali de nahoş görmektir. Bu da olumsuz bir tavırdır. Bize düşen hoş görmektir. Şu eksiği, bu eksiği gözümüze ilişti. Burada ince bir nokta var, ihtimal Cenab-ı Hak onu öyle yaptırdı, onunla bizi imtihan ediyordur. Meseleyi âlemde görmek isterken yüzde 100’e talip olmamak lazım. O yüzde 100’ü kendimiz için düşünmeli. Başkaları için Mevlânâ ifadesiyle ‘Yüzde ısrar etme, doksan da olur / İnsan dediğinde, noksan da olur / Sakın büyüklenme, elde neler var / Bir ben varım deme, yoksan da olur!’ Bize ait meselelerde kendimize öyle bakmalıyız, fakat diğerlerinde temel disiplinlere aykırı değilse, değil olumsuz bir şey söylemek, olumsuz bir mülahazaya bile girmemek lazım. Hoş görme budur.

Meseleleri karşı tarafın düşünce sistemini, anlayışını, dünya görüşünü, felsefesini yıkarak, onun yerinde bir şeyler yapacağımıza bağlama bu sadece tahrip olur. Bunun içinde suizan vardır ve tahribata müncel olabilecek davranışlar söz konusudur. Medyaya bakın, internet sitelerine bakın. Ne korkunç tahribatlar, tahrifatlar oluyor. Biri birinin bir kelimesini alıyor, onunla oynuyor. Sonra taarruzlara rampa yapıyor. Karşı tarafa gülle ve bomba yağdırıp sürekli o tarafa gülle ve bomba boşaltıyor. Nahoş olmaya kilitlenmeden kaynaklanıyor. Oysaki siz pozitif düşünceleri, yararlı gördüğünüz düşünceleri, müspet belli bir mülahazaya bağlı olarak oraya koyun. Bugün olmasa yarının nesilleri yarın olmasa öbür günün nesilleri ‘bir zamanlar böyle demişlerdi, bu makulmüş ama biz anlayamamışız’ (diyecek). En azından onlarda bir nedamet duygusu hasıl edebilecek bir tavır içinde bulunmak çok önemlidir. İlle dediğim dedik demek katiyen doğru değildir. Ve bununla ittifaka ulaşılamaz.

Müspet bütün hizmetleri alkışlayalım

Müspet bütün hizmetleri alkışlayalım


Hayatlarını başkalarını tahrip etmek suretiyle bir şeyi başkasına ikame etmeye bağlamış kimselerin şimdiye kadar kalıcı olarak ortaya koydukları hiçbir şey yoktur. Bu açıdan her zaman tamirin yanında olmak lazım. Üstad ifadesiyle müspet hareket etmek lazım. ‘–ci öyle yapıyor –ca öyle yapıyor…’ Siz hep böyle yapar böyle bakar böyle düşünür böyle telaffuz eder, açık kapalı bütün mülahazaları bu çerçevede ortaya koyarsanız, nihayet onlar da insandır, yani bu mülahazalarınız onlara gittiği zaman bağışlayın öyle deriz biz. ‘Tüh ulan şimdiye kadar yanılmışız.’ (der).


‘Süleyman Efendi Hazretleri’ demek lazım

Yakın tarihte cereyan etmiş bir canlı örneğini anlatayım ama şahsın adını vermeyeceğim. Hasedin tepkisi vardır, bazen rekabetin reaksiyonu vardır, bazen tenafüsün o mevzuda bir ittirmesi ve kaktırması vardır. Bir yönüyle bunların hepsinin bahis mevzu olabileceğini hesaba katmak lazım. Bu mübarek arkadaşımız Moğolistan’a gitmiş. Malum arkadaşlarımızın ilk gittiği yerlerden biri Moğolistan’dı. Okul açtılar orada. Örnek alarak başka camiadan da gittiler. Süleyman Efendi Hazretleri’nin talebeleri de gitti, orada kurs açtılar, yurt açtılar. Allah sa’ylerini meşkûr etsin. Birlerini bin yapsın inşallah. Şimdi bu güzel arkadaşımız var ya, bahsettim bak. Gidiyor oraya, geziyor. Sonra sizin arkadaşlarınızdan okulda bulunan idareci veya oradaki rehberle karşılaşıyor. Başkalarının da hizmeti var mı, diye soruyor. Evet var. Elhamdülillah, Süleyman Efendi Hazretleri’nin talebelerinin de kursları var, diyor.

‘Allah Allah, siz Süleyman Efendi Hazretleri mi diyorsunuz?’ Mümin bakın. Bu da diyor ki: “Vallahi bizim hoca, Süleyman Efendi’nin adını andığı zaman hiç hazret demediğini duymadık.” Kırk senedir, öyle dedim. Mahmud Efendi deyip geçmedim. Çarşamba cemaati deyip, hakaret ifade eden bir tabirle ele almadım. Ali Haydar Efendi Hazretleri vardı, onun halifesi Mahmud Efendi Hazretleri var. Ve bunların hepsi çok önemli hizmetler icra etmişlerdir. Hep böyle baktık.


Allah’ım birbirimize karşı haset duygusunu Kaf Dağı’nın arkasına at

Siz o cevher gibi düşünceleri, söz kalıbıyla cevherleştirin ortaya koyun. Bugün olmasa yarın talibi çıkacaktır, saygı duyulacaktır ve bunlar birleştirici, uzlaştırıcı, bir araya getirici birer unsur olarak değerlendirilecektir. Allah’ın lûtfu inayetiyle. Hoş görme, saygılı olma, kabul etme... Kabul etme en azından. Bize düşen şey, iradenin hakkını vererek bunu yapmaktır. Sonra esas telife gelince, vifak ve ittifaka gelince, siz bu meselenin bu kadarını ortaya koyduğunuz takdirde, Cenab-ı Hak sizi vifaktan ve ittifaktan mahrum etmez. Hele bir miktar siz iradenin hakkını vererek bu mevzuda yapmanız gerekli olan şeyi yapmada ısrarlı olun. Öyle deyin, öyle düşünün, dualarınızda onları da yâd edin. Allah’ım hepimizin kalbini ıslah eyle, Allah’ım birbirimize karşı haset duygusu, rekabet duygusu tenafüs duygusu bunları Kaf Dağı’nın arkasına at. Duada var ya ‘Allah’ım bu türlü kötü duygularla bizim aramızı mağrib meşrık arası iki kutup arasındaki sonsuz rakamlar ölçüsünde uzaklaştır’ demek oluyor bu.


Yapacağımız şeyleri başkalarını yıkmaya bağlamayalım

Biz bize düşeni yapalım, hoş görelim nahoş görmeyelim. Vifak ve ittifakın yanında olalım. Herkesin konumuna saygılı olmaya bakalım. Pozitif bütün hizmetleri, müspet bütün hizmetleri alkışlayalım. Yapacağımız şeyleri başkalarını yıkmaya bağlamayalım. Yapacağımız şeylere başka yerlerde zemin arayalım. ‘Onlar yıkılsın da biz yerine kurulalım’ mülahazası, makama-mansıba gönlünü kaptırmış bir kısım kimselerin psikozu, hastalığı, marazı olabilir. Fakat dine imana hizmete kendini adamış insanlar bu türlü deni düşüncelerin ağına düşmemeliler.

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

HAKİKAT DAMLALARI

Hakikat Damlaları Halk ile dostluk ve samimiyeti, Allah’ın itaati üzere olan kimseye ne mutlu. Hakikat Damlaları

Hz. Ali (r.a.)

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu