Aleyhtarlığı artırmamak dahi hizmettir!

Aleyhtar yazılarıyla bilinen gazetecilerden biri bilgi toplamak maksadıyla Isparta’ya Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyarete gider. Kendisini kapıda talebelerinden Zübeyir Gündüzalp karşılar.

Gazeteciler hakkında peşin bir hükmü bulunduğundan ‘Üstad ziyaretçi kabul etmiyor; ama yine de bir sorayım.’ diyerek içeri girip bir gazetecinin geldiğini haber verir. Beklentisinin aksine, kabul edeceğini söyleyen Bediüzzaman Hazretleri, gazeteciyi tepkiyle değil de ‘hoş geldin’ diyerek iltifatla karşılar, yaptığı hizmetin mahiyetini anlatır, insanlığa, topluma faydasını açık ve net şekilde izah eder. Gazeteci de sorularını sorup cevaplarını aldıktan sonra kalkıp gider.



Ancak, talebelerinden bazılarının, ‘böyle kimseleri neden tepkiyle karşılamıyor da iltifatla kabul ediyor Üstad, bunlar İslam’a düşmanlıktan vazgeçmezler’ diye düşüneceklerini de hesaba katarak, hepsini de yanına çağırıp hizmet anlayışına ait bir ölçüsünü bu vesile ile anlatır. Ama nasıl ölçü?

İşte size, Bediüzzaman Hazretleri’nin talebelerine ve onların şahsında hepimize vermiş olduğu en asgari hizmet ölçüsü. Der ki:

- “Bir insanın İslamiyet’e düşmanlığı yüz ise, onu doksan dokuza indirmek bir hizmettir! Hatta yüz bire çıkarmamak dahi bir hizmettir!”

Evet, Hazreti Bediüzzaman hizmet anlayışına ait bir ölçüsünü işte böyle anlatır hizmet eden talebelerine, dolayısıyla hepimize ve tüm Müslümanlara.

“Bir insanın İslamiyet’e düşmanlığı yüz ise, onu doksan dokuza indirmek bir hizmettir! Hatta yüz bire çıkarmamak dahi bir hizmettir!” Ve bu hizmet, istisnasız her Müslüman’ın da vazgeçilmez mükellefiyetidir. Çünkü bu hizmet için özel bir fedakarlığa, ilme, vasfa da ihtiyaç yoktur. Sadece menfi hareket etmesin, vurucu, kırıcı, itici davranışlarda bulunmasın, aleyhtarları tahrik edecek tutum ve tavır içine girmesin, yani kötü örnek olmasın yeter. İşte bu da bir hizmettir. Hem de avam-havas herkesi içine alan bir hizmet...

-Ne dersiniz, bu hizmet anlayışına? Hiç olmazsa tutum ve tavırlarımızla, iddia ve sözlerimizle, yaşayış ve görüntülerimizle aleyhtarlığı tırmandırmama hizmetinde olmaya mı dikkat etsek? Bari kötü örnek olmama hizmetini mi başarsak? Aşırılarımıza düşen de bu hizmet mi acaba?

Bediüzzaman Hazretleri’nin huzuruna kabul edip meselesini anlattığı gazeteci, kendisine karşı takınılan bu tahriksiz tavırdan sonraki yazılarında aleyhtarlığı artırmamış, aksine azalttığı görülmüştür. Yani sadece meselesini anlatma tavrı, hiç olmazsa aleyhtarlığı artırmama hizmeti yerine geçmiş, yüz derecelik bir aleyhtarlığı yüz bire çıkarmamış, aksine doksan dokuza indirme hizmeti görmüştür.

Buna, aleyhtarlığı artırmama, ya da aleyhtarlığı azaltma hizmeti de diyebiliriz.

Bilmem sizler nasıl bakıyorsunuz bu aleyhtarlığı artırmama, ya da azaltma hizmetine?

Çevremize karşı tutum ve davranışlarımızı bir gözden geçirsek mi? Konuştuklarımızın ve komşularımızın aleyhtarlığını artırıyor mu, azaltıyor muyuz? En alt basamaktaki bu hizmeti gerçekleştiriyor muyuz, yoksa hâlâ burada bile kötü örnekliğimiz bahis mevzuu, aleyhtarlığı artıran tutum ve tavırların sahibi olmaya devam edenlerimiz mi söz konusu?

Eğer aleyhtarlığın artmasına sebep olan bir tutum ve tavır içindeysek bunun sorumluluğunu düşünmek gerekmez mi? Hislerimizi tatmin, öfkemizi teskin ediyoruz, ama aleyhtarlığı da azaltma yerine artırmaya devam ediyorsak altından kalkılamayacak kadar ağır bir vebal söz konusu olmaz mı bu kötü örneklikte?



07.02.2006

 

Add comment


Security code


Refresh

back to top

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu