Kara Propaganda - Genç Adam

İmam-ı Rabbani Diyaloğa karşımıydı ? (163.Mektubun tahlili)

SORU :  İmamı Rabbani Hazretleri , Mektubat isimli eserinin 163.Mektubunda Kafirler ile “….konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur” diyerek Kafirlerle konuşmayı bile doğru bulmamaktadır. Halbuki , siz Diyalog diyor ve  İmamı Rabbani gibi bir Zat-ı bile hafife alıyorsunuz….. İmamı Rabbani ayrıca , “Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan düâları Allahü teâlâ hiçbir zemân kabûl etmez.” Derken , siz İftara davet ediyor ve onlara dua ettiriyorsunuz….

El-CEVAB :İmam-ı Rabbani Hazretleri , Hicri bininci yılın Müceddidi Bir Kutubtur. Kendisinin bu yöndeki tesbitleri elhak doğrudur , bizim gibi “küçük” insanların bu konuda İmam-ı Rabbani gibi büyük insanlardan öğrenecekleri çok şeyler vardır , yeter ki bu Büyük Zatları doğru anlıyalım:
Bahse konu 163.Mektub’un Ana Başlığı :” İslâm ile küfrün birbirinin zıddı, tersi olduğunu, İslâm düşmânlarını sevmemeği bildirmekdedir” şeklinde  başlamaktadır. Dolaysıyla mektubun içeriğini birazdan tahlil edeceğimiz üzere , Kafirler’in tümü değil , onlar  içinde İslama açıktan saldıran ve düşmanlık izhar eden , İslamı alay konusu yapan, Müslümanlara zulmeden Kafirlerin kast edildiğini rahatlıkla anlıyabiliriz :
İzninizle 163.Mektubtan bazı paragrafları birlikte inceliyelim :


1-) “Kur’ân-ı kerîmde, Tevbe sûresinin yetmişüçüncü âyetinde meâlen, (Ey yüce Peygamber! Kâfirlere ve münâfıklara karşı cihâd et! Onlara sert davran!) buyuruldu. Hulk-i azîm sâhibi olan, çok merhametli olan Peygamberine, [İslâm dînine ve müslimânlara saldıran] kâfirlerle cihâd etmeği, onlara karşı sert davranmağı emr ediyor. Bundan anlaşılıyor ki, islâma saldıranlara sert davranmak da, hulk-ı azîmdir….....“İslâma izzet vermek, kıymetini artdırmak için, küfrü ve kâfirleri ya’nî İslâm dînine ve müslimânlara saldıranları kötülemek, onları aşağı tutmak lâzımdır…. onlarla birlikde bulunmak, konuşmak, görüşmek de, onlara kıymet vermek olur…… Allahü teâlânın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “aleyhissalâtü vesselâm” düşman olmağa kadar sürükler. Bir kimse, kendini müslimân sanır. Kelime-i tevhîd okur. İnanıyorum der. Müslimân olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun müslimânlığı, îmânı saf ve temiz kalmaz.”


Dikkat edilirse , İslama saldıran Kafirlere karşı sert davranmaktan bahsediyor ki , elhak Ayet bunu emrediyor.  Yoksa , “Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara (kafirlere) iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz.” (Mümtehine, 8) Ayetinin belirttiği üzere , Müslümanlara saldırmayan ve savaşmayan kafirlere karşı iyilik yapmak emredilmektedir. İmam-ı Rabbani gibi bir Zat’ın Bu Ayetin ihtiva ettiği mananın aksini iddia etmesi beklenemez.

 
2-) “Hindistândaki islâm düşmânlarının azgınlarını görüyoruz. Müslimânlarla alay ediyorlar. Müslimânları kötülüyorlar. Ellerine fırsat geçerse, güçleri yeterse, müslimânlara her işkenceyi yaparlar. Hattâ hepsini öldürürler. Yâhud onları dinden, îmândan ayırırlar. İslâm terbiyesini, ahlâkını, hayâsını, şerefini yok ederler. O hâlde, müslimânların bu azgın kâfirlere uymamaları, bunlardan sakınmaları, bunlara aldanmamaları, bunun için Allahü teâlâdan hayâ etmeleri lâzımdır……… İslâm düşmânlarını, Allahın emrleri ile alay edenleri, halâle, harâma aldırış etmiyenleri zararlı bilmelidir. Bunları aşağı tutmalıdır. Bunlara yardımı dokunan her hareketden sakınmalıdır……………… Hindistândaki müslimânların islâm dînini ve müslimânları yok etmeğe çalışan kâfirlerle sevişmeleri olmuşdur…. Bir kimsenin müslimân olmasına alâmet, İslâm düşmânlarını tanıması, onlara aldanmaması, sözlerini dinlememesidir…….. müslimânların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lâzımdır. Böyle bilince, onlarla arkadaşlık yapmazlar, sevişmezler, onlardan sakınırlar. Onlarla birlikde bulunmakdan nefret ederler.”


Bu paragraftada görüleceği üzere , Müslümanlara Zulmeden , alay eden , işkence yapmaya eğilimli ve İslam’ı yok etmeye çalışan kafirlere vurgu yapılmıştır ki ; buda bir nevi Ankebut Suresi 46.Ayet-i Kerimesine bir vurgu yapmaktadır . “İçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin…...” Evet zulmedenler bu Kategoriden istisna edilmekle , zulmetmeyen ve bir arayış içinde olan Kafirlerin aynı Statüde  değerlendirilmemeleri istenmektedir. Çünkü , umulurki , iman ile müşerref olurlar !
3-) “Mü’min sûresinin ellinci âyetinde ve Ra’d sûresinin ondördüncü âyetinde meâlen, (Kâfirlerin düâları ancak dalâletdir) buyuruldu. Ya’nî, İslâm düşmânlarının düâları kabûl olmaz, hiç fâide vermez. Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan düâları Allahü teâlâ hiçbir zemân kabûl etmez. Böyle düâların müslimânlara fâidesi olmaz. Yalnız bu sûretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, düâ ederken, putlarını, Allahın düşmânlarını araya korlar” İfadelerde görüleceği üzere , İslama düşmanlık besleyen papazlara vurgu yapılarak , 163.Mektubun Genelinde anlatılmak istenen Kafirler içinde İslama düşmanlık besleyen sıradan insanda tutun , Papaz veya Rahiblere kadar herkesim kastedilmiştir. Çünkü , “De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: 'Şahit olun biz müslümanlarız'. (Ali İmran,64) “ Ayet-i Kerimesinin manasına ters olmuş olur . Burada şöyle bir soru akla gelebilir “ İslam’a düşmanlık beslemeyen Papazlarda mı var ve madem beslemiyorlar neden Müslüman olmuyorlar ?” Bugün Hırsitiyan Alemi içinde , kendisini Hırsitiyan olarak tamamlamasına karşın , Hz.Muhammed (SAV) ‘e iman eden ve tüm Hıristiyanları Kur’anın Tevhid inancına davet eden Katolik Profesör (1) ve Kardinaller (2) vardır. Şimdi bunları aynı Statüde değerlendirmek bu insanları Küfür cephesine dahada yaklaştırmak olur!


Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri , Aynı tasnifi Avrupa’lı Kafirler için yaparken sert bir dil ile hitab ettiği ikinci Avrupa’dan bahsediyor  :
“Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir. Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitap etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitap ediyorum. Bil, ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakîm ve dalâletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dâvâ edersin ki, beşerin saadeti bu ikisiyledir , senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek!" (3) diyerek , hakiki Hıristiyanlıktan feyizlenen ve toplumsal Hayata gerek San’at gerek adalet ve gerekse Hakkaniyeti uygulayan , ve bu doğrultudaki Din ile birlikte Fen İlimlerini kendine Rehber edinen Avrupaya bu sert mülahazalarının dışında tutmuştur !


Yine ikinci Avrupa’ya seslendiği bir başka yerde : “Ey sefahet ve dalâletle bozulmuş ve İsevî dininden uzaklaşmış Avrupa! Deccal gibi birtek gözü taşıyan kör dehân ile ruh-u beşere bu cehennemî hâleti hediye ettin. “ şeklinde hitab etmiştir.(4)
Kafirleri bir tutmamasının sebebini ise şu veciz ifadelerle anlatıyor :
“Nasıl ki her Müslümanın her sıfatı müslüman olmadığı gibi , her bir kafirinde her Sıfatı ve San’atı kafir olması gerekmez “(4)  Yani , bir Kafirin Müslüman bir sıfatına veya bir San’atına karşı muhabbet beslenmesinde bir sakınca olmadığını belirtmiştir.
Netice olarak diyebiliriz ki ;


İmamı Rabbani Hazretleri , bu Mektubunda İslamı tebliğ noktasında kafirlerle veya Ehl-i Kitab papaz -hahamlarla görüşülmesine karşı değildir ! Tebliğe karşı olmasını beklemek zaten mümkün değildir ! Onun karşı çıktığı husus , İslamiyet ile alay eden , Müslümanlara düşmalık eden ve saldıran, islam’a hayat hakkı vermeyen kafirlere sert davranmak , onlarla hatta görüşmemektir , çünkü onların iman etme ihtimalleri yok denecek kadar zayıftır !


Diğer yandan  İmam-ı Rabbani Hazretlerinin , Papaz veya Hahamlara İslamı Tebliğ etmeyin şeklinde Mektubatında veya diğer eserlerinde bir yaklaşımda yoktur !


Dolaysıyla , 163.Mektubun Dinlerarası Diyaloğa muhalif bir yanı yoktur !

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

Herkül Nağme

Herkül Nağme..Ezcümle, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün eserlerinin, sohbetlerinin, şiirlerinin hep bu nağmeyi terennüm ettiğini söylemek pekâla mümkündür...

SAİD NURSİ'YE İFTİRALAR..

Aksiyon Burç FM

Zaman Mehtap TV

Samanyolu TV Küre TV

Radyo Cihan Ebru Tv

Herkül

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu