İman ve Ateizm - Genç Adam

Yeni Mesaj Gazetesinin Kasdî Tahrifleri -1

Yeni Mesaj adındaki gazete ve aktör yazarı Muhar-rem Bayraktar’ın herzeledikleri iftiralı vesveselerinden, aleme ibret numunesi olarak birkaç iddialarını ele alacağız. Sayfalar do­lusu iftiralarına ve vakvakları andıran seslerine bakacak ve bulaşacak vakit ve halimiz yoktur.


Yeni Mesaj’ın Birinci İftiralı Vesvesesi ve Ce­vapları

“Said-i Nursi Hürriyet ve İtilaf fırkasında iken, Müderrisin Cemiyeti’ni kurdu. Sonra da Teâli-i İslam Cemiyeti olarak meydana çıkan bu cemiyette üye olarak, kuva-yı milliye aley­hinde yazılan bildiride Said-i Nursi’nin imzası var... Ve bu bil­diri İkdam gazetesinin 16 Eylül 1919 sayısında yayınlandı.”[70] dedikten sonra, adı geçen bildiriden bazı pasajlar vermektedir.

 


Üstad Bediüzzaman 1918’den İtibaren Siyasi Hiçbir Cemiyete Girmedi

Bu çok şeni’ ve son derece acı ve galiz iftiranın cevapları az üst tarafta verilen son derece açık, zahir ve bahir belgelerdir. Bununla beraber, şu an önümde duran İkdam gazetesinin aynı tarihli sayısının fotokopisinde ileri sürülen bildiriden eser yoktur. Öyle bir bildiri yer almadığına göre bu iddia yalan ol­muş oluyor. Dürüst bir insanın: “Falanca gazetede şunlar var dediğinde”, o gazetenin klişesini ibraz etmesi gerekir. Anlaşı­lıyor ki, yazar bir mukallittir, fikir hempalarından taklid eyler, bu defa gazete dışında (İkdam dışında) bir iki kaynak daha ve­riyor. Bu kaynaklardan birisi, Prof. Yücel Özkaya’nın bir der­gide ya-yınlanan “Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler” adında bir makalesidir. Yazar, Bediüzzaman’ın Müderrisin Cemiyeti’nde –ilk kuruluşunda–kurucu değil, bir üye olarak isminin bulunduğundan söz eder, öteye gitmez. Öbür kaynak da, bunun gibilere dayandığı anla­şılmakta. Az sonra gerçek tahkikli belgeler verilecektir.

İşin gerçek durumuna baktığımızda: Bediüzzaman Haz­retleri 1918 Temmuzunda Rusya’dan firar edip İstanbul’a gel­diği günden, ta 19 kasım 1922’de İstanbul’dan ayrılıp An­kara’ya gidinceye kadar siyasi hiçbir cemiyete girmiş değildir. Yalnız esaret dönüşünde Harbiye Nazırı Enver Paşanın ısra­rıyla Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye’ye aza olarak resmen tayin edilmiştir. Ve bu arada hiçbir siyasi yönü olmayan iki cemi­yete de üye olarak katılmıştır. Bunlardan birisi Hilal-i Ahdar Cemiyeti (Yeşilay), ikincisi ise, kuruluş tüzüğünde, siyasetle kat’î surette meşgul olunamayacağı, sadece müderrislerin haklarını aramak ve halka dinî nasihatlarda bulunmak maksa­dına yönelik esaslar üzerine kurulmuş olan Müderrisin Cemi­yeti’ne de üye olarak katılmıştır.
Hilal-i Ahdar Cemiyeti’nin kuruluş gayesi ise, şeytan ve mel’un İngilizlerin İstanbul’u işgalinden itibaren, gemiler do­lusu, beyin uyuşturan içkileri dışardan getirip İstanbul’a sok­maları ve onunla beyinsiz bir takım avereleri uyuşturup düşün­celerini felcetmek ve işgal işini böylece kolaylaştırmak için idi. İşte Hilal-i Ahdar İngiliz’in bu şeytani planına karşı kurul­muştu.[71]

Bediüzzaman’ın siyasi cemiyetlere asla katılmadığını gösteren onun yazılı şu sözleridir:

“S. Hangi cemiyettensin? Neden muhalefeti tenkit edi­yorsun?

“C. Şüheda cemiyetindenim. Tek bir veliyi inkar veya is­tihfaf etmek meş’umdur. Öyle ise, iki milyon evliyaullah olan şühedayı inkar etmek ve kanlarını heder etmek meş’umların en meş’umudur. Zira muhalefet der: ‘Haksız olarak harbe girildi. Hasmımız haklı idiler.’ İşte şu hüküm, iki milyon şühedanın şehadetini inkardır. Bence en çok duamız bu olmalı.”
[72]

Üstad’ın bu beyanı gösteriyor ki o, siyasi cemiyetlerle alakası olmadığı gibi, İttihad ve Terakki Cemiyeti’ne muhalif olan İtilaf fırkasında ise asla değildir. Adı konu olan İkdam ga­zetesi önümde duruyor. Yazarın bahsettiği bildiri 16 Eylül 1919 tarihli nüshasında yok. Gazetenin 26 Eylül 1919 tarihli sayısında Cemiyet-i Müderrisin namına yayınlanan bir beyan­name vardır.
Bir de, İkdam gazetesi 9 Mart 1920 tarihli nüshasında; Ermeni meb’usu Bogos Nobar ile Şerif Paşanın Paris’te bir­likte “Kürt ve Ermeni İttifakı” adı altında bir muhtıra hazırla­yarak Lozan Konferansı’na sunmak; Kürt ve Ermeniler birleşik bir devlet kurmak teşebbüslerine karşı, Bediüzzaman Hazret­leri ve iki doğulu arkadaşının beraber hazırladıkları son derece şiddetli ve hiddetli bir protesto yazısı yayınlanmıştır. Bunun dışında Bediüzzaman Hazretlerinin İkdam’da hiçbir yazısı ya­yınlanmamıştır.[73]
Bu konuda geniş araştırma yapan mutemed bazı kaynaklar elde ettik. Bu kaynaklar özetle şunlardır:

1. Prof. Dr. Tarık Ziya Tunaya, Türkiye’de Siyasal Parti­ler, Mütareke Dönemi, C. 2, ss. 382-397.

2. Kemal Gurulkan, “Teali-i İslam Cemiyeti” İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996 ve Köprü, “İslâm’ın Siyasallaşma Sürecinde Cemiyet-i Müderrisin’den Teâli-i İslâm’a”, Güz 2000, Sayı: 72, ss. 5-14. Bu araştırma yazısı ve bu yazıda isimleri verilen gazeteler, dergiler ve kitap isimleri, rakamlarıyla beraber aşağıda sırasına göre verilecektir. İşte çarpıtılan tarihi hadiseyi kısaca tahlil ediyoruz.
Cemiyet-i Müderrisin ve Teâli-i İslâm Ce­miyetinin Gerçek Mahiyeti ve Üyelerinin Kimliği
Önce Cemiyet-i Müderrisin
31 Mart hadisesi sebebiyle, din adamları ve müderris ule­maya karşı oluşan umumi bir antipati (iğbirar), ulema zümre­sini İttihad ve Terakki’den uzaklaştırıp, muhalefet vaziyetinde olan Hürriyet ve İtilaf fırkasına yanaşmaya itmiştir. Birkaç sene sonra da, ulema heyeti bu fırkadan (partiden) ayrılarak; haklarını arama ve haksız, usulsüz atamaların önüne geçme gibi gayelerle, ama hiçbir surette cemiyet olarak siyaset ve si­yasi işlere karış-mamaya ve sadece halkı nasihat yoluyla irşad eylemeye çalışmaya yönelik olarak 15 şubat 1335/1919 tari­hinde “Müderrisin” ismi altında bir cemiyet kurdular. Cemiyet kurulduktan sonra, cemi-yetin kuruluş gayesinin beyanname­sini ve hizmet sahalarının sınırlarını tayin eden bildirgesini ya­yınladılar.[74]    
Bu cemiyetin kurucuları:

1. Fatih Dersiamlarından Abdülfettah

2. Fatih Dersiamlarından Geyveli İbrahim Hakkı

3. Fatih Dersiamlarından İskilipli Mehmed Atıf

4. Beyazid Dersiamlarından Ermenekli Mustafa Safvet Efendi.

Azaları:

1. Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye azasından Eşref Efendizâde Şevketî

2. Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye azasından Said-i Kürdî

3. Fatih Dersiamlarından Düzceli Zahid (Zahid Kevseri)

4. Darü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Sahn Medreseleri Fıkıh Müder­rislerinden Seydişehirli Hasan Fehmi

5. Darü’l-Hilafeti’l-Aliye İbtida-i Dâhil Medreseleri Man­tık Müderrisi Manisalı Mustafa

6. Fatih Dersiamlarından Âsitâneli Hafız Abdullah
7. Dersiamdan Sinoplu Mehmed Efendilerdir.[75]
İzmir’in işgali olayı üzerine, Sultan M. Vahidüddin’in be­yanatından sonra, Müderrisin Cemiyeti de 26 Eylül 1335/1919’da, istişaresiz, yani üyeler haberdar edilmeden si­yasi bir bildiriyi İkdam gazetesinde neşretmesi üzerine, üyele­rin hemen hepsi bu cemiyetten ayrılmışlardır.[76]
Cemiyet-i Müderrisin, 10 Kasım 1335/1919’da Genel Ku­rul toplantısını yapacağını gazetede ilan etmiş ve 14 Kasım 1919’daki Genel Kurul’da almış olduğu bir kararla: “Cemiyeti genişletelim..” diye, müderrisler dışında bir çok insanı içine alarak Teâli-i İslâm cemiyetine dönüşmüştür.[77]
Ve Teâli-i İslâm Cemiyeti
Prof. Dr. Tarık ZaferTunaya der ki: Bu cemiyetin üyeleri içinde, Müderrisin Cemiyeti’nden sadece iki isim vardır. Bun­lar da İskilipli Mehmed Atıf ile Seydişehirli Hasan Fehmi’dir.[78]
33    

Teâli-i İslâm Cemiyeti Kurucuları:

1. İskilipli Mehmed Atıf Efendi,

2. Konyalı Abdullah Atıf Efendi

3. Bergamalı Mehmed Zeki Efendi, Kâtib-i Umumi (Ge­nel Sekreter)

Azaları:

1. Erzincanlı Hasan Fehmi Efendi

2. İstanbullu Şerefeddin Efendi

3. Manisalı Hayreddin Efendi

4. Tarih Müderrisi Tahirü’l-Mevlevi

5. Kayserili Şemseddin
6. Seydişehirli Hasan Fehmi Efendi[79]

İşte gözler önünde görüldüğü üzere Teâli-i İslâm Cemiye-ti’nde Bediüzzaman Hazretlerinin ismi yoktur. Müderrisin Cemiyeti’nde bulunması ise, bütün kurucuları meşhur alim ve büyük müderris insanlar olan, aslî gayesi ve tüzüğüne göre si­yasetle ilgisi olmayan bir cemiyet içinde, sadece muvakkat bir üyelikten ibaret olmuştur. Sonra Cemiyet, siyaset-i ecnebiye alet olacak bir tarzda maksadı dışında ve hem de istişaresiz, izinsiz bildiriler neşredince bu cemiyetten ayrılmış ve şahsı adına kuva-yı milliyeyi destekleyen makaleler ve kitaplar neş­retmiştir.
35      Muharrem Bayraktar, “Said-i Nursi ve Askerlik”, Yeni Mesaj, 10.2.2006.


Teâli-i İslâm Cemiyeti’nin Bildirisi

Ağustos 1920’de İstanbul Hükümetinin almış olduğu bir karar üzerine, Şeyhülislamlık bir fetva yayınladı. Ayrıca da Teâli-i İslâm Cemiyeti’nin de kuva-yı milliye aleyhine bir bil­diri yayınlayacağı duyuldu. Bunu duyan cemiyet azalarından Tahirü’l-Mevlevi ile İskilipli Muhammed Atıf Efendi Şeyhü­lislam Mustafa Sabri Efendiye çıkarak: Cemiyetleri adına öy­lesi bir bildirinin altına mühür vurulmamasını istediler. Uzun münakaşalar oldu. Cemiyet içinde de bildiri aleyhinde müca­deleleri sürdü.

Bunun üzerine bildiri için cemiyette oylama yapıldı. 10 üyeden 5’i red, 5’i evet dedi. Cemiyet Reisi İskilipli Mehmed Atıf Bey de red oyu kullanınca bildiri mühürlenemedi.
Ama, 23 Teşrin-i Evvel 1920 tarihli Vakit gazetesi, Eski­şehir’de Teâli-i İslâm Cemiyeti imzası taşıyan bir takım bildi­rilerin Yunan tayyarelerinden atıldığı haberini vermişti. Zaten oylama sırasında Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendinin damadı M. Zeki, üyelere hitaben: “Siz kabul etseniz de, etmeseniz de, hükümet bu beyannameyi Anadolu’ya gönderecektir.” diye bağırdığını ve bilahare Tahirü’l-Mevlevi’nin Ziraat Nazırlığın­daki vazifesine son verildiği kayıtlıdır.[80]

Evet, hadisenin tarihi belgeleri bunlardan ibaret...

Düşünüyorum da, acaba kendilerini dipten zorlayarak yırtı-lırcasına Bediüzzaman’a karşı şimdi buğz ve kin kusan şu bedbahtlar bu katî’ belgeler karşısında bir utanç duyabilecekler mi? Kim ne yaparsa, yapsın!..

“Bir şem’a ki Mevla yaka üflemekle sönmez”...


[70] Yeni Mesaj, 28.4.2005, 6.5.2005.
[71] Belgeler, Mufassal Tarihçe-i Hayat, C. 1, s. 503’tedir.
[72] Âsâr-ı Bediiyye, “İşârât”, s. 94. Dua cümlesinin manası: “Allah’ım! Kavgamızı içimizde birbirimize karşı kılma. Bizi dahilî mücadeleye sürükleme!..”
[73] İkdam’da yayınlanan protesto yazısı için bkz.: Mufassal Tarihçe-i Hayat, C. 1, s. 517, klişesi s. 519.)
[74] Kemal Gurulkan, Köprü, “İslâm’ın Siyasallaşma Sürecinde Cemiyet-i Müderrisin’den Teâli-i İslâm’a”, Güz 2000, Sayı: 72, s. 16.
[75] Gurulkan, a.g.m., s. 5.
[76] Bursalı Mehmet Tahir, Cemiyet-i Müderrisin, Nizamnâme-i Esasisi, Beyannâme, Evkaf-ı İslâmiye Matbaası, İstanbul 1337’den aktaran, Gurulkan, a.g.m.
[77] Bkz.: İkdâm, 25 Teşrinisânî 1335, nu: 8185
[78] Ayrıca bkz.: Sebilürreşad, C. 18, Sayı: 453, s. 133.
[79] Teâli-i İslâm Cemiyeti kurucuları ve azalarının her birisi büyük din alimi; en az şimdiki bir kaç profesörler kadar din ve dünya bilgisine sahip insanlardır. Fazla yer işgal etmesin diye ünvan ve vazifelerinden bahsetmedik.
[80] Bkz.: Gurulkan, a.g.m.

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu