İman ve Ateizm - Genç Adam

Soru-cevap şeklinde "diyalog" üzerine hasbihal

Soru : Neden "Diyalog"?
Cevab : İslam’ın doğru temsil edilmesine vesile olduğu için.
Soru : Yani tebliğ etmek değil....
Cevab : En güzel tebliğ, temsil ile olanıdır! Temsil etmeniz için de önce diyalog kurmanız gerekmektedir. Diyalog ile yapılan temsil, güven verirse işte o zaman tebliğ yapmış olursunuz!
Soru : Ama Kur’an “Hak Din İslam'dır” (Ali İmran ,2/19) diyor .
Cevab : Aksini iddia eden olmadı zaten...
Soru : Yalnız, Diyalog ile Hristiyanlık ve Yahudilik meşru gibi gösterilmiş olunmuyor mu?
Cevab : Diyalog ile aslında İslam meşrulaşmış oluyor! Dünyada İslam dini, barbar bir din, terörist bir din, mensublarını sefalete mahkum eden bir din gibi takdim edilmiştir. Diyalog bu vesile ile bunu tekzib etmiştir....


Soru : Bu soruma cevab değildi...
Cevab : Hrsitiyanlığın ve Yahudiliğin aslılları da haktır! Bu noktadan onlar zaten meşrûdur. Lâkin günümüz Hristiyanlığını ve Yahudiliğini "tahrif edilmiş" kabul ettiğimizi zaten biliyorlar...
Soru : Şimdi, “Dinlerarası Diyalog “ tabiri ile diğer dinler meşrulaşmış olmuyor mu sizce?
Cevab : Şayet “hak dinler arası diyalog” denmiş olsaydı , o zaman haklı olabilirdiniz. Lâkin dinler deyince, malum hak ve batıl olarak tasnif edilmektedir.
Soru : Yani?
Cevab : Hak din İslam ile diğer (batıl) dinler arası diyalog ...
Soru : Onların nazarında kendileri hak bizler batıl değil miyiz ?
Cevab : Olabilir, her din mensubu bu konuya kendi açısından bakabilir, biz kendi açımızdan bakıp ona göre yorumlamalıyız . Sizin, onların bakışına göre bizi yargılamanız , ilmi bir yaklaşım içermez.
Soru : Ama İbrahimî dinler diyorsunuz....
Cevab : Yukarıda kısmen dile getirmiştik, Hrsitiyanlıkta, Yahudilikte  hatta Hz. Zülküf'e (as) geldiği tezi günümüzde daha çok kabullenilen Budizm’de asılları itibari ile Hz.İbrahim'in (as) tevhid esaslı dini üzerine gelmişlerdir.
Soru : Fakat bugün asılları üzerine değiller, ayrıca İslam geldikten sonra onlar nesh olmadı mı?
Cevab : Evet hem tahrif hem nesh olmuşlardır bu doğru.
Soru : O halde neden Hz.İbrahim’in dini? Yani Hz.Muhammed'in (sav) dini değil ?
Cevab : Bunu Kur’an ifade ediyor: "Ya Muhammed, de ki: Allah beni İbrahim'in dinine iletti" ( En’am ,6/161) demektedir.
Soru : Burda, tevhid esaslı bir din kast edilmek istenmiyor mu?
Cevab : Doğru, lâkin Hz. Adem'in (as), veya Nuh'un (as) değil de, İbrahim’in (as) dininden bahsetmesi manidardır!
Soru : Ne demek istiyorsunuz?
Cevab : Yani, Kur’an-ı Kerim o gün itibari ile dünyada en yaygın bir din olan Hrsitiyanlığa ve Yahudiliğe şunu demek istiyor: "Hz.Muhammed'in (sav) size yaptığı davet, Hz.İbrahim'in (as) asıl dinine davettir."  Zaten İbrahimî dinler adı altında bugün yapılan budur. Onlara asıllarını hatırlatmak, mesela Hz. İbrahim'in (as) teslis inancı yoksa neden sizde var şeklinde düşündürmektir.
Soru : Ama Kur’an “İbrahimî Dinler” demiyor, İbrahim’in dini diyor...
Cevab : Yahudiliğin aslı o dönemki İslam Dinidir ve Hz.Musa (as) Hz.İbrahim'in (as) oğlu İshak'ın (as) soyundandır, Hrsitiyanlığın aslı da o dönemki İslam dinidir ve yine Hz.İsa (as) Hz. İshak'ın (as) soyundandır; en son gönderilen Efendimiz (sav) ise Hz.İsmail'in (as) soyundan olmak üzere İbrahim'in (as) dini üzerine olduğuna göre, asılları itibari ile hepsi İbrahimî dinlerdr.
Soru : Onların dua ettikleri Rab ile bizim Rabbimiz Allah aynı mıdır ?
Cevab : Kur’an-ı Kerim: "De ki: Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramızda ortak olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim.....(Ali İmran , 2/64) derken , Ehl-i Kitab ile ortak olan bir Rabden bahsettiği aşikardır !
Soru : Ama...
Cevab : Ayet’in devamı ise konuyu disipline etmektedir : "......O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın."
Soru : Şimdi, teslis inancındaki Rab ile bizim tevhid inancımızdaki Allah bir mi yani ?
Cevab : Onlar Allah’ın vasıflarında yanılıyorlar, Allah’a eş koşup oğul isnadında bulunuyorlar! Zaten Kur'an da onları bu noktadan uyarıyor ve diyorki. "Ey Ehl-i Kitab, aramızdaki ortak olan Allah inancınızı gözden geçirin ve Allah’a oğul ve benzeri eş İlahlar edinmeyin".
Soru : Peki bu vasıflardaki yanılmış olmaları onları kafir yapmıyor mu?
Cevab : Yukarıda cevablamıştık sanırım, hak din İslamdır diye...
Soru : Gerek Sahabe döneminde gerekse Osmanlı döneminde, neden onca fetihler yapıldı o zaman? Onlar neden diyalog yapmadı?
Cevab : Savaş mevsiminde savaşmak, diyalog mevsiminde ise temsili esas tutmak farzdır! Efendimiz'in (sav) zaman zaman bazı müşriklerle ittifak kurması (Hudeybiye'de), Hristiyan Meliki Necaşiye sahabesini emaneten göndermesi, Ebu Cehil’in yanına 100'ü aşkın gitmesi, amcası Ebu Talib’ten sonra müşrik Mut’im bin Adiyy'in himayesini kabul etmesi, Medine'de Yahudilerle bir antlaşma imazalaması diyalog dönemlerinin gereği iken, bir Bedir , bir Uhud , bir Mu’te ise savaş döneminin cihad şeklidir! Karıştırmamak lazım!
Soru : Ama bugün Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistanda müminler katlediliyor, siz ise diyalog diyorsunuz! Bu bir çelişki değil mi?
Cevab: Bir kere , diyalog ne ABD ve yönetimi ile, ne İsrail veya yönetimi ile yapılmıyor ki böyle bir iddiada bulunuyorsunuz!
Soru : Peki ya kimlerle diyalog yapıyorsunuz?
Cevab : Bugün itibari ile dünyada müminlerin uğradıkları zulmü kınayan, İslam’a saygılı olan Katolik Dünyası (Vatikan), Ortodoks Dünyası Ruhanileri ile ve diğer bazı İseviler ve Yahudi örgütleri ile yapılmaktadır!
Soru : Ama Amerika Hrisitiyan ve Filistin'de zulüm yapan İsrail’de Yahudi?
Cevab : Hristiyanlar içinde Kur’anı Kerim'e alternatif kitab yazacak kadar İslam’a açıktan düşmanlık besleyen ve Amerika’da büyük ağırlığı olan Evangelist Hıristiyanlar ile yukarıda bahsettimiz diğer Hristiriyan mezheblerini bir tutmak, Şii müslümanları ile biz Sünni Müslümanları bir tutup eleştirmek gibi yanlıştır! Aynı şey Yahudiler için de geçerli. Her Yahudi Siyonist değildir.
Soru : Yani?
Cevab : Bugün İslam’a saygılı olan ve dünyada barışı isteyen Ehl-i Kitabın Ruhanileri ile bir diyalog, dünyadaki müminlerin mazlumiyetini gidermek adına bir zarurettir. Zaten başka türlü de Ümmet-i Muhammed'in mazlumiyet ve mağduriyetin giderileceğide imkansız gibi gözükmektedir.
Soru : Diyaloğu bu şekli ile kabul edelim, ama neden Vatikan’ın önderliğinde bir diyalog?
Cevab : Bugünki Vatikan’ın Dinlerarası Diyalog Sekreteri Thomas Michel, diyalog faaliyetlerini ferdi planda ilk başlatan kişinin Bediüzzaman Said Nursi olduğunu, kendisinin 1950'li yıllarda Vatikan’a bir mektub ile birlikte Zülfikar adlı eserini hediye etmesi sonrası kendilerininde bundan cesaret alarak bu faaliyetleri kurumsallaştırdıklarını dile getirmektedir.
Soru : Ama Vatikan’ın Hristiyanlaştırma projesi olduğunu iddia edenler var...
Cevab : Bediüzzaman Hazretleri, bir mü'minin Hristiyan olamıyacağını, şayet İslam'dan çıkarsa ancak atesit olabileceğinden bahsetmektedir.
Soru : Yani?
Cevab : Bir müslüman Hırsitiyan olamaz! Çünkü artı bir şey kazanmış olmıyacaktır!
Soru : Vatikan’ın böyle bir Hristiyanlaştırma projesi yok mu?
Cevab : Dinlerarası diyaloğa ait resmi yayınlarında yok! Zaten yapılan istatistiklerde, dünyada yükselen değerin İslam olduğunu görmekteyiz. Başta İngiltere ve İsviçre olmak üzere pek çok Hristiyan ülkelerde kiliseler satılıktır! 1964 yılında başlayan diyalog faaliyetleri, 40 senede ciddi Hristiyan üye kaybetmişse, o zaman bu iddiaların spekülasyondan öteye geçemediğini rahatlıkla ifade edebiliriz!
Soru : Ama Türkiye’de pek çok kişinin Hrsitiyanlaştığı söyleniyor...Hatta bir manken Yunanistanlı biri ile evlendi ve dinini değiştirdiğini televizyonlarda ilan etti...
Cevab : Acaba bu kişinin geçmişinde kaç defa alnı secdeye gitmiş veya yaşam tarzı Hakiki İslam’a ne kadar uygun idi ki, bir Müslüman olarak din değiştirdiği kabul edilsin! Diğer yandan farz-ı muhal sizin dediğiniz gibi kabul edilse, burda diyalog faaliyetlerinin ne suçu var?
Soru : İşte diyalog ile her din mensubu cennetlik deniyor ya, ha İslam ha Hristiyanlık..
Cevab : Kim diyor?
Soru : Amentüde ittifakımız var demişti Ahmet Şahin!
Cevab : Hristiyanlığın ve Yahudiliğin asılları ile bir ittifaktan bahsettiği yazısında, günümüz Ehl-i Kitabının vasıflarda yanıldıklarınıda ilave ediyor...Burda bir cennetliktir veya ehl-i necattır anlamı çıkmıyor ki...
Soru : Ama, Fethullah Gülen Küresele Barışa Doğru isimli eserinde: "Kur’an-ı Kerim'de, Yahudiler ve Hristiyanlar hakkında geçen sert ifadeler, ya kendi peygamberleri dönemine ait, ya da Peygamberimiz döneminde yaşayanlara aittir” demiyor mu?
Cevab : Bediüzzman Hazretleri ahirzamanda İslamiyet dinine gelen bir lakaydlık neticesinde, İslam dini hakiki manada temsil edilemediği için, bir nevi bir Fetret Dönemi yaşadığımızı belirtmektedir. Bunu Muhammed Hamidullah gibi bazı İslam alimleri de kabullenmektedir. Dolayısıyla , Hocaefendi de bu hususa parmak basarak, bugünkü Ehl-i Kitab'a hakkıyla İslam temsil edilmediği için bahse konu ayetlerin sert eleştirilerine muhatab olmayabileceklerini dile getirmektedir! Yoksa ehl-i necattır veya ehl-i cennettir demiyor .
Soru : Ama Hatay’da, ezanla çan birlikte seslendirildi, ve temsili sırat köprüsünden hem papazlar, hem hahamlar hemde imam efendiler birlikte geçmedi mi?
Cevab : İlk başta kısmen dile getirmiştik: diyalog her iki tarafın kendi dini inançları ile var oldukları bir ortamdır! Biz ezanımızla varız onlar çanları ile! Temsili sırat köprüsünden sadece biz Müslümanlar geçip onları geçirmemiş olsaydık acaba diyalog ortamı oluşabilir miydi sizce? Onların Kur’an'ı ve Peygamberimizi araştırma imkanı, bizlere bu konulardan sorma ortamı oluşmasını engellemiş olmaz mıydık?
Soru : Anlıyorum...
Cevab : Demek günümüz Ehl-i Kitabı cennetliktir, ehl-i necatır diye bir şey denmemiş, öyle değil mi ?
Soru : Ne bileyim öyle anlaşılıyor sanki ...
Cevab : İyi de, bakın ispatlıyamadınız! Sadece imalardan veya sanki öyle anlaşılıyordan yola çıktınız. O açıdan olmayan bir konu hakkında kesin konuşmak samimi bir müminin işi olmamalıdır! İzninizle son ifadelerimi dile getireyim ....
Soru : Buyrun...
Cevab : Bugün diyaloğa karşı çıkanlar içinde acaba kaç tanesi bilfiil diyalog toplantılarına katılmış, katılanlarla sohbet etmiş veya menfi bir sonuç görmüştür? O halde, bize düşen en azından bu faaliyetlerin sonucunu görmeden olumsuz erken yorumlardan kaçınmak olmalıdır! Allah indinde bu diyalog faaliyetlerinin zerre kadar bir değer kesbediyorsa ki biz ettiğini biliyor ve inanıyoruz, buna karşı çıkanlar, ne kadar samimi olurlarsa olsunlar, neticede bir zarar görmeden yaptıkları eleştirilerle bu faaliyetleri karaladıklarından dolayı manevi bir mesuliyet altında girdiklerini hatırlatmak isterim. Rabbim bizi rızası istikametinden ayırmasın!

Add comment


Security code


Refresh

back to top
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu