Genç Adam Analiz

Hoşgörü, Bombalar ve Azınlıklar

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendinin Bamteli sohbetlerinden yazıya dökülenler:

Bu geçen dönemde dünyanın geleceğinde medeniyetler çatışması olacağını ifade ettiler.Kültürler savaşından demvurdular,hatta belki bu meseleyi kurguladılar, filmlerini bile çevirdiler, dünyanın kaderine tek bir zihniyetin hâkim olduğundan demvurdular.
Bütün bunlar esasen bir zihniyette, bir anlayıştaki mülahazalardır. Geçmişte olan bazı şeyler, düşmanlık duyguları insanların ruhlarında hortlatıldı.

 


Birileri öyle gidiyorlar, öyle yürüyorlar  ve dünyanın degişik yerlerinde  kavga da çıkarıyorlar. Birilerinin  kavgaya ihtiyacı var,  kendi haklarını tescil etmeleri yani bir yönüyle hipnoz yapmaları icin kavgaya  ihtiyaçları var, hem de kendi gayrimeşru işlerini meşru gösterme adına bunu zaruri görüyorlar. Dolayısıyla öyle bir ortam hazırlıyorlar ki sanki dünyanın kazıgını koparabilecek, kıyamete vesile olacak hareketler varmış karşılarında,  ondan dolayı böyle tetikte duruyorlar.
Bunun tahribati çok büyük oluyor, yani insanlar birkere moral olarak cöküyorlar,paranoyaya giriyorlar,herkesi düşman görmeye başlıyorlar, topyekün milleti felç yapandan bir cinnet yaşanıyor. Eskiden sadece bir ülkeye münasır görüyorduk bunu, şimdi adeta uluslararası yaşanıyor.

Zayıfın terörü bir çılgınlıktır, o tek başına kocaman güçlere karşı koyma adına vücuduna bombalar sarar, kendi bomba olur, şunu bunu öldürür. Bu acizin, zayıfın, azın terörüdür.

 


Güçlünün terörü de şöyledir : o istemediği arzu etmediği bir sistemin üzerine, bir milletin üzerine mekanize birlikleriyle yürür,kocaman,  dünya çapinda terör sergiler ve kimse ona birsey diyemez. Güçlü olduğundan dolayı o terör sayılmaz, "demokratik hareket" sayılır. Beriki güçsüz olduğundan dolayı onun müdaafa hakkı yoktur,adaletten nasibi yoktur, insanlıktan nasibi yoktur, „o mutlaka öldürülmeli ve söndürülmeli“ denir. Dolayısıyla o terör kabul edilir öbürü kabul edilmez. Aslında bunların ikisi de terörün daniskasıdır. Ikisinin de demokrasiyle alakası yoktur, ikisininde müdahalesi haksızdır, haksız yeredir. Bunları engellemeye gücünüz yetmez. Gücümüzün yettigi birşey var, Cenab-ı Allah´ın bize bahşettigi imkanlar ne ise şayet o imkanlarla sürekli sulh, sukun ve  huzur soluklamaktır.  Sizin istikrarınız ve kararlığınız, inandığınız o şeydeki mütemadi faaliyetleriniz, hic  boş durmadan anlatmanız siz hiç farkına varmadan birgün çevrenizde size karşı bir güven hissi uyaracaktır. Huzur arayanlar sizin huzur adanıza sığınacaklardır. Ve yine farkına varamadan bakacaksınız ki böyle terörün dalgaları birbiriyle çarpışa çarpışa üzerinize doğru geliyor, sizin oluşturduğunuz o huzur ve sukun adalar o dalgaları kıracaktır.. Allah´ın inayet ve keremiyle size daha bir güven artacaktır.


Bu açıdan biz hoşgörü ve diyalog yolundayız. Ve bugün olmasa da yarın bu terörün kökünün kazınacağına inanıyoruz. Hiç ümitsizliğe düşmemek lazım. Yolun isabetli olması bir, o yolun arkasında Allah´ın inayetinin olması iki, yürüdügünüz yolun Muhammedi(SAV) olması bunlar herbiri birer teminattır bence. Bu teminatları aldıktan sonra bu yolda yürümek lazım.Tek başımıza olsak bile biz tek başımıza değiliz. „la tahsen innallahu mana“dır. O´nun iki kişiyle yürüdüğü yolda  bunu söyledi.O ileriye matuf birseydi adeta ve hakikaten çok yakın bir zamanda  Cenab-ı Hak söylediği o şeyleri de gerçekleştirdi.

Biz doğru yolda yürüyelim. Villalar dolusu dalalette küfürde küfranda insanlar olsa, hidayetin gücü karşısında, Allah´a dayanmanın gücü, Efendimiz´le bir meseleyi paylaşmanın gücü karşısında  bütün o güçler ve kuvvetler toz duman olur gider.

Diyaloğun önündeki engeller de cehalet var. Bir kısım  çıkarlar, menfaatler, dramatis düsünce var. Dünya da tek başına hakim olma mülahazaları, hırs var. Insan da hükmetme hırsları, kavgadan bir kısım çıkarlar elde edecek insanların menfaatleri var. Ve bütün bunların birer fonksiyonu vardır, var edilecektir. Bunun icin kavganın devamına  niyet vardır.Hepsi sizin Hoşgörü ve Diyalog yolundaki yürüyüşünüzü engelleyecek şeylerdir. Fakat hak yoldaysanız inanacaksınız ki bu hak yolda ilerleyenleri Allah yüzüstü bırakmaz. Bugün mağlup gibi  görünsede Allah´ın izni ve inayeti ile yarın galip geleceklerdir. Allah´ın vaadi vardır bu istikatmette , Efendimiz (SAV) in  tefsirati vardır buna inanmak lazım. Bir de kararlı ve doğru davranşların olması lazım. Insan tabiyatının sevdiği imrendiği arzu ettiği davranışların bugün olmasa yarın herkes tarafından hüsn-ü kabul göreceğine inanmak lazım.

Unutmayacaksınız ki sizi engellemek isteyenler bir iki gün yalanlarını belki örtebilecekler, insanları aldatabileceklerdir, onları uyutabileceklerdir  fakat daima uyutabilmeleri mümkün değildir. Birgün insanlığın gözü öyle bir açılacaktır ki..Gözü açıldığı zaman boşluğu temaşa etmemeli, aradığı değerlerin birileri tarafından temsil edildiğini görebilmeli..Onun için ne kadar sancı çekilirse değerlenir. Insanlık kurtarılmaya mahkum. O meseleye biz muvaffak oluruz, olamayız buna bağlamamak lazım. Ama biz niyetimizle onu düşünürsek en baştan böyle bir iş yapmanın sevabını alırız. Allah indinde biz o işin kahramanları olarak takdir ve tescil ediliriz.

Sizin „yahudiler müslümanlarla müslümanlar yahudilerle  kavga etmesin, bir yol bulalım, birbirlerini dinlesinler en azından, paylaşabilecekleri bazı şeyleri paylaşsınlar“ mülahazalarınız inanın Hz.Musa´yı, Hz.Meryem´i memnun ediyordur. Bence Allah memnunsa Enbiya-i İzam memnunsa, ruhaniler memnunsa Allah (CC) böyle cok önemli bir meseleye adanmış insanları yolda bırakmaz, onlara hezimet yaşatmaz.

Biz hepimizde bir dönem tek taraflı kendi düşüncemize, cephemize  intizam ve karşı tarafı adeta mahkum etme, onları silme süpürme gibi mülahazalarla  öyle bir kültür ortamında yetiştik. Belki o günlere mahsus olmak üzere hissiyatımızı ifade ederken üslup hatalarımız oldu ama dünyanın akibetinin  çok kötüye doğru kaydığı bir dönemde  daha iyi farkediyoruz. Bunlara meydan vermemek lazım. Hep dediğim gibi dün kavga sebebi olan bazı kavgaları bugüne taşıyarak insanların zihinlerinde onları hortlatarak kavgaları yeni kavga vesilesi yapmamak lazım. Niçin birkısım ruhlarda uyumaya dalmış şeyleri uyaracaksınız, neden tahrik edeceksiniz? 

Deseniz ki gücün ve kuvvetin terörü dünyayı kasıp kavuruyor..Siz muhtelif terörlerden ne bahsediyorsunuz!? Bunu Müslüman da yapsa yanlıştır, şu da yapsa bu da yapsa hatadır. Ama neden bahsediyorsunuz? Elalem gücün ve kuvvetin içeriğiyle çok geniş alanda terör yapıyor ve siz bunu terör görmüyorsunuz, bunu ıslah hareketi gibi görüyorsunuz, şimdi böyle  deseniz bununla ne kazanırsınız, kaç gönül fethedersiniz? Kaç kaba kuvveti geriye itebilirsiniz? Peki bunun üzerinde hiç durulmamalı mı? Bunun üzerinde dünya durmalı, Birleşmiş Milletler durmalı. Bazı meseleler vardır ki bizim durmamız, bir milletin durması o problemi halletmez. Herşeyin bir usulü vardır. Oysa ki meseleye usulünce yaklaşırsanız ona dur demeniz mümkündür. Akıllıca, insaflıca, bir hakem gibi düşüncelerinizi objektif olarak ortaya koyduğunuzda selim akıllar sizin yanınızda yerlerini alacaklardır.

Mesela bugün hoşgörüyü deniyoruz. Herkesin konumuna saygıyı deniyelim. Bir de onun ötesinde aynı zamanda onlarında bazı değerleri taşıdıklarını ve temsil ettiklerini kabullenelim ve bir gün bir adım daha atalım, diyelim ki; gelin paylasalım bu dünyayı. Ayrı odalarda kalalım ama mutfağı beraber kullanma imkanı varsa beraber kullanalım. Bir eğitim müessesini beraber kullanalım. Bu dünya hepimizin, gelecekte daha bir daralıp büzüşecek. Geleceğin bu realitelerini şimdiden görelim, ve kendimizi hazırlayalım. Selim aklı konuşturalım, selim hissi seslendirelim. Selim mantığın kanunlarını  ortaya koyalım, onlara anlaşma teklif edelim.

Malesef  görüntüde olan  canlı bombalar, toplu katliamlar...Bunların arkasındakiler müslümanlarsa şayet aldanıyorlar, yürüdükleri yol müslümanca bir yol degil. Sırat-ı müstakim değil. Birileri belki hiç birşeye karışmama azmi kararlığı icinde fakat birileride o mevzuda adeta uykudan ters kalkmış  uyanmış gibi tahribat yapıyor. Ona destek veren bir kısım hoca kılığında insanlarda var. Onlarda diyorlar ki bunların  karşılarındakı düşmanlara karşı kullanacak başka silahlar da yok . Müslümanın silahı oysa o silahı taşıyanla beraber yerin dibine batsın. Müslümanlığın pırıl pırıl çehresini karartmıştır o mesele.

Ama bütün suç acaba piyon olarak kullanılan bu insanlarda mı? Değişik vesilelerle arzettiğim gibi öldürülen biri var, onu Pkk ya karşı  çıkarmışlardı, kullanıyorlardı ve bir yerde teslim alacağı zaman almadılar öldürdüler.Cünkü onun diri olarak teslim alınması ifadede bazı şeyleri açığa çıkaracakt ı. Arkasındaki güçler, planlayanlar ortaya  çıkacaktı,bunun icin öldürüldü. Meraklının bir tanesi kütük araştırması yaptı gördüki o Müslüman değil.


Türkiye´de cok hayati, önemli yerlerde  bir kısım Ermeniler Rumlar Nasturiler Süryaniler bulundugu gibi  o da onlardan bir tanesi. Ve Türkiye de belli kargaşaların arkasında olanlar kütüğü bozuk kimseler. Termolojimizde bu tabiri kullanacaklar : kütük bozukluğu... Temelde Türklükle anadolu insanı olmakla hiç alakası olmayan, kendisini öyle hissetmediği gibi anadolulu da hissetmeyen insanlar...Insan yahudi olur, hristiyan olur, ermeni olur da ama kendini anadolulu hisseder. „ne olursa olsun ben burada doğdum büyüdüm“ der.


Bu kadarcık olsun insani hislerinden mahrum olan insanlar büyük ölçüde bu türlü çeyleri planlayanlardır.
Türkiye de böyle olduğu gibi zannediyorum Islam dünyasında da böyle. Bir kısım diş güçler bazı ülkelerin içinde kullanılacak insanları buluyorlar. Adı Hasan, Hüseyin,Cemal  olabilir,ama temelinde Müslümanlığa karşı ciddi düşmanlık besleyen insanlar vardır, münafık tiplerdir.
Değişik ülkelerde başkaları tarafından kullanılabilecek insanlar vardır, veyahutta onlarin ilaçla vs korku hisleri bastırılmış, çıldırtılmışlardır. Esas Müslümanlık karalanmak isteniyor. Böyle olunca da siz bunun önünü alamazsınız.


Karşı taraf  kabakuvveti ve gücüyle geliyor, bu mevzuda herşeye hazır olunmalı. Sizin içinizden alınmış ve aleyhinize kullanabilecek piyonları da var. Onların toplu katliyamlara sebebiyet veren canlı bombaları bunlardır.


Bu arada bir kısım aldatılmış insanlarda olabilir. Onlarda gayret-i milliyeleriyle bu mevzuda birşeyler yapabilirler. Dolayısıyla zannediyorum ki bu şartlar mevcut olduğu sürece hep yapacaklardır. Ve biz çok defa kendimizi ifade edemeyeceğiz.


Müslüman terörist olmaz diyoruz ama görüldüğü gibi teröristerin çoğu Müslümanların içinden  çıkıyor. Ama böyle geniş alanlı bir meseleyi rastlantı kabul etmemeli.En azından şunada ihtimal vermeli: Acaba dünyaca güçlü bütün bunları organize edecek bir kuvvet tarafından planlanmış olamaz mı? Bir kısım ücretli insanlara yaptırtılamaz mı? 
Bu millet birden bire nasıl değişiyor, farklılaşıyor?

Örnek olarak; Alparslan Roma imparatoruyla savaşıyor ve yeniyor hepsini kılıçtan geçirebilir fakat askerlerine katıyor onu gönderiyor. „Sizin yeriniz burası degil kendi ülkenizde yaşayın” diyor. Biz buyuz ve bu davranışlar sayesinde bugün mahçup değiliz. Bu açıdan bu millet nasıl değişip farklılaşıyor, ortadokslara, çeşitli gruplara imkan verirken, onlara bağrını açarken neden birdenbire Müslümanlar değişiyorlar? Acaba bu iş birileri tarafindan organize ediliyor olmasın?


Bana öyle geliyor ki bunlar ya ilaçla beyinleri uyuşan insanlar, ya korku duyguları baskı altına alınan, ya da onlar tarafından kullanılan piyonlar ,kandırılanlardır.
Bu açıdan meseleye başkaları gibi bakmıyorum. Koskocaman bir dünyayı karalamanın alemi yok. Fakat onlarda bugün çok hızlı bir çalışma var. Bazı yerlerde işgaller yaşanırken diğer taraftan mesele müslümanlara fatura edilir. Müslümanların içinde öyle düşünen insanlarda çıkabilir.


Fakat tarihboyu biz öyle düşünmemişiz. Bugün öyle düşünmeyenlerin sayıları öyle düşünenlerden kat kat fazladır. Tek bir  meseleyi  icra ederek müslümanlığı karalamak insafsızlıktır. Geleceğe yönelik hoşgörüyü diyaloğu ve saygıyı baltalamak demektir,tarihi hadiselere terstir,makul ve mantıklı değildir.

Meselenin ikinci yanı ise şudur: Bazen  çok farklı istikamette düsüncelerinizi ortaya koyarsınız, fakat bir bakarsınız öyle manalar çıkarılmış  ki rüyanızda bile aklınıza gelmemiştir.

Sizin bu hoşgörü ve diyalog ,herkesi konumunda kabul etme anlayışınız su-i tevile açık olması nedeniyle öyle yorumlanabilir.

Küreselleşen dünyanın getirecegi belli gelişmelerde olacak, mesela insanlar birbirlerini daha iyi anlayacak. Onlar size siz onlara kafir demişsiniz, evvela  bu uzaklaşmaya bir son vermek lazım, bu insanları yanyana getirmek, birbirlerini tanımalarına ortam hazırlamak lazım. Bu kadar hayra vesile olabilecek bir işi bazıları tarafından su-i tevile uğratılarak veya sizin aleyhinize değerlendirerek bu dinin propagandasına, misyonerlik faaliyetlerine zemin hazırlamış olacaksınız  gibi yorumlanabilir. Semavi olan dinlerin yanında semavi oldugu kati olmayan budistler,serdüşler, hindular var mesela. Hindistanda birkaç yüz  tane din var. Bir yönüyle onları hoşgörme, saygı duyma meselesi bir yönüyle onların hareket alanlarını daha müsait hale getirmenin yanıbaşında  meşruiyetleri istikametinde de bir vurgulama sayılabilir. Birileri tarafından öyle yorumlanabilir. Ama temelde sizin baktığınız şeylere bakınca onlar muhakkak olan faydalar öbürleri muhtemel zararlardır. Fayda muhakkaksa muhtemel zarara bakılmaz bu da hukuki bir disiplindir. Siz muhtemel fayda getirebilecek birsey için muhakkak bir zarara giremezsiniz bu da tersidir yine hukikidir.

Ancak ülkelerin kendilerine göre kuralları vardır. Türkiye´nin kuralları vardır, halk çoğunluğuyla  Müslüman olduğundan dolay  genel hissiyati, inançlarına ters herhangibi propaganda yapılamaz, ülkede gerilim hasıl eder. Hele  bölücülük niyetiyle gelmişlerse böyle bir propaganda yasaktır, mevcut ceza kanunları yasaklar,böyle bir seyi yaptırtmaz.

Neyi yapamazlar,neyi yapabilirler?  Sayet orada protestan,ortodoks varsa kendi mevcut ekipleri ile ayinlerini serbest yaparlar, demokrasi onu teminat altına almıştır, güven içinde yaparlar kimse onların din alanlarına karışamaz. Müslümanların camilerine,alevilerin,bektaşilerin ayinlerine,semalara karışmadıkları, karışamadıkları gibi…
Bu arada bazı kimseler onları benimseyip beğeniyorlarsa o insanlarda din degiştirebilirde ona birsey diyemezsiniz,hür vicdanına kalmıstır. Simdi Türkiye´deki meseleyi aşırı  mübaala gösteriyorlar fakat hiç de öyle değil aslında.


Mesela hristiyanlığa geçti diyorlar, adam zaten dinden çıkmış veya aslı  hristiyanmiş, ermeniymiş,  rummuş şimdi yeniden  mezhep değiştiriyor. Bunlar ın hepsi bütün bütün 300 insan arasında cereyan ediyor, ordan oraya geçenler bunlar. Müslümanlıkla alakaları olmadığı gibi diğer dinleri de mürtedi olarak yasamış. Görüntüyle düşüncenin ortaya konmasıyla cazip buluyorlarsa geçebilirler, ama açıktan açığa sokakta çarşıda pazarda ülkenizde ıslah meydana getirecek şekilde dini propaganda yapmanıza dünyanın hiç bir yerinde müsade etmezler. Sizin arkadaşlarınız dünyanın dörtbir yanında okullar açıyorlar ama orada dini propaganda yapmıyorlar ki! Dünya da bunu gördü..Asya da insanlar senelerce dinlerini zor yasamışlardı. Daha sonra kurulan idari sistemlerden daha dini sistemlerdir bunlar. Bu insanlar sizi gözetliyorlar konturol ediyorlar, eger siz orda dini propaganda yapsaydınız çok farklı bir kültürle yetismis o insanlar katiyen size müsade etmezlerdi, elli defa disarıya  sızardı ama olmadi bugüne kadar.


Arkadaşlarınız öyle bir propaganda yapmıyorlar ama onların görünüşleri, tavırları oturup kalkmaları bu talebelere müessir oluyor. Mesela anne baba telakkisi,geleneksel kültürünüz,ahlaki telakkileriniz,evrensel insani değerleriniz, bu mevzularda yaşıyorlar,kimseye yasayın demiyorlar..Iste bunlar hüsn-ü kabul görüyor. Güzel şeyler  tesir ve  sirayet ediyor.


Hristiyanlık,buduizm,siyonizm propagandası yapanlar, meditasyon diyenler kendi ayinlerini yapsınlar fakat propaganda yapıyorlarsa,bunu dinin yerine koymaya çalışıyorlarsa  dindarın şikayet etmeye, devletin de bunu şikayet konusu yapmaya hakkı vardır.  Eğer onlar normal  dini ayinleri yapıyorlarsa bazıları onların tavırlarını olumlu buluyorsa ve cephelerine geçiyorsa onlara da birşey diyemezsin. Kanaati vicdaniye karışamazsınız.

Hep arzediyorum Osmanlı´nın yaşadığı coğrafya da saf kan Türk 11 milyon ama 250 milyon insan var o alanda. Düşünün  yirmide bir gibi birşey oluyor bu. Bu yirmide bir huzur sukun icinde idare ediyor onları. Kimsenin birşeyine karışmıyor.

Propagandaya kimse müsade etmez. Kalkın Amerika´da New York´ta köprünün üstünde kitap dağıtın, tutar “vatandaş haddine gel” deyip hapse gönderirler.

Siz ister kilise de ister camide meşgul olduğunuz yerde kendinize ait güzellikleri orada yaşarsınız, segilersiniz, başkalari ondan ders alır gelir,yeni bir seçimde bulunur buna kimse birşey diyemez.

Bize düşen hakkaniyetine inandığımız dinimizi samimiyetimizle yaşamak, iyi örnekler sergilemek, bu dini gayet cazip olarak göstermek. Göstermek meselesi makbul birşey de degildir, fakat esas olarak kendimizi yaşamaya vermek suretiyle gösterme makbuldür. Siz dininizi iyi sergilerseniz başkaları duygulanır, büyülenmemesi mümkün değildir ona kimsenin birşey demeye de hakkı yoktur. Gelip buna da hakkınız yok diyen despot idareler olabilir ama insanların  bakıp ibret almalar takdir etmeleri başka bir meseledir, propaganda başka bir meseledir.

Devletler  propagandaya müsade etmesinler ama herkesin kendi inanç sistemini teferruatına kadar yaşamasına da ilişmesinler.Demokrasinin icabı da budur.


07.10.2004 tarihli Bamteli Sohbetinin yazıya dökülmüş şeklidir.

Add comment


Security code


Refresh

back to top

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu