İman Yolu

İman bir duyma, bir hissetme meselesidir. Her insanın seviyesine göre farklı bir iç ihsastır o. O olmayınca insanın başka şeylere kapı açması düşünülemez. Mesela, kalbi Allah sevgisi ile tam anlamıyla dolu olan birisinin başka şeylere karşı nefret hissi kalmaz. Bir başka ifade ile Allah aşkı yer bitirir onu.

Üstad’ın Otuz İkinci Sözde dediği gibi; “Bazıları ism-i Vedûd’a mazhar olur. Felek mest, kamer mest, nücûm mest, serâser âlem mest..” Her şey mest olur yani, her şeye öyle bakar. Her şeyi ama her şeyi O’ndan ötürü öper, koklar ve sever. İnanmayana bile “Keşke inansa” der ama bu durumu bir yönüyle de takdir eder; “Senin mührün” der ve hikmet avcılığı yapar.Ama kalpte O’na karşı olan sevgi bağları koparsa başkalarına karşı da kopar. Artık başkaları ile olan münasebetleri tamamen menfaat-ı dünyeviye ve cismaniyyeye yönelik hale gelir. Bunlar ise çok zayıf bağlardır.

Bence her şeyin O’na bağlanması ve O’nun delice sevilmesi çok önemlidir. Bunun icin bakış açısının buna göre ayarlanması, her fırsatın bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir. Mesela, “acz u fakr”... Bu perspektiften kainata, eşyaya ve hadiselere bakan bir insan o acziyet ve zaafiyet icinde O’nun engin şefkatini görür. Bu onu Allah’a karşı alakaya sevkeder. Âfâk ve enfüste O’nun âyâtını tefekkür eder, marifeti artar. Kendi iktidar ve kapasitesini aşan onca işlere bakar, “her şeyin arkasında O var” der.

Hüsnüzan

Başkaları hakkında hüsnüzan etmek, ahlâk-ı hasenenin önemli fakültelerinden biridir. Şöyle düşünmeliyiz etrafımızdaki insanlar hakkında:”Allah’a karşı kimseyi tezkiye etmiyorum ama tavırlarına bakınca bence yahşi bir kula benzer. Allah’ın rahmetinden ümit ederim ki Cenab-ı Hak onu cennetiyle sevindirir.” Evet, Hazreti Ömer gibi bir insan bile; “Dünyaya girdiğim gibi çıkmayı ümid ederim” diyorsa herkesin başkaları hakkında düşüncelerini ve tavırlarını iyi ayarlaması lazım. Ne Cennet hâzini olalım, ne Cehennem zebanisi: Ne Cehennem’e insanları sokmaya çalışıyor gibi tavır alalım, ne de Cennet’e sevk ediyor gibi davranalım.

Öte taraftan hüsnüzan ettiğimiz insanların kayma ihtimaline binaen duada bulunmalıyız. Bazen hüsnüzanda ölçü ayarlanamadığı için olsa gerek ilgili kişilerin eliyle tokat yeme de mukadderdir. Mesela ben arkadaşlar arasında birisi iyi görünüyor, tavır ve tutumu samimi geliyorsa önce ona hüsnüzan beslemiş, fakat hemen ardından şöyle diyerek Allah’a yönelmişimdir: “Ya Rabbi! Sen varken hüküm bana düşmez. Ben bu kulun hakkında hüsnüzan ediyorum, bu mevzuda beni yalancı çıkarma!”

Evet, nazik bir mesele bu. Dikkatli olmak gerekir. Bakın hadiste bir kişinin akıbeti şöyle anlatılır; “İnsan sabahtan akşama kadar salih amel işler, işler belli bir noktaya gelir ki Cennet’le arasında bir adımlık mesafe kalmıştır. Ama akşam üzeri bir iş karıştırır ve Cehennem’i boylar.” Veya bir başka Peygamber beyanında belirtildiği gibi insan said doğar, said yaşar, fakat şaki olarak yuvarlanır gider. Tersi de vaki, bir başkası da şaki doğmuş, şaki yaşamış ama said olarak gider. Bilemeyiz biz, dolayısıyla nihai hüküm veremeyiz, vermemeliyiz.

Add comment


Security code


Refresh

back to top

ARAMA

ARŞİV İÇERİK TAKVİMİ

« November 2024 »
Mon Tue Wed Thu Fri Sat Sun
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30  

Herkül Nağme

Herkül Nağme..Ezcümle, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün eserlerinin, sohbetlerinin, şiirlerinin hep bu nağmeyi terennüm ettiğini söylemek pekâla mümkündür...

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu