Gönüllüler hareketini anlayabilmek

Şüphesiz Türkiye'nin geçmiş 30-40 yılına damgasını vuran, günümüzde de değişik vesilelerle sürekli gündeme gelen hareketi, Gülen ve onun tavsiyelerine uyan gönüllülerden oluşan hareket. Öyle görünmektedir ki; önümüzdeki yıllarda da bu hareket geçmiştekilerden farklı olarak çok daha ilmi ve seviyeli bir şekilde araştırılıp tartışılmaya devam edecek. Kimilerinin tarikat, kimilerinin cemaat, kimilerinin ise de daha farklı isimler verdiği bu oluşuma en doğru ismi hareketin fikir mimarı olan sayın Gülen'in bizzat kendisi vermiştir. Evet; bu hareket ne bir cemaat ne de bir tarikattır. Sosyolojik olarak baktığımızda harekete verilebilecek en doğru isim "gönüllüler hareketi"dir.

Gönüllüler Hareketi


Neden gönüllüler hareketi

Günümüzde yaygın olarak kullanılan Cemaat kavramı Ferdinand Tönnies tarafından 1887 yılında yazılan "Cemaat ve Cemiyet" adlı eserle sosyolojiye kazandırılmıştır. Onun cemaat anlayışına göre cemaat aynı kandan olma gibi bir kuvvetten kaynaklanır. Cemaatte şahsi irade olmayıp şahsın iradesi topluluk tarafında kuşatılmıştır. Cemaatte maya vazifesi gören olgu ise sadakat, sevgi ve cemaat üyelerinin birbirlerine olan duygusal bağlılıklarıdır.

Sosyolojik olarak cemaatin diğer belli başlı özelliklerine baktığımızda ise; karşılıklı ilişkilerin yakın ilişkiler olduğunu; yapılması gereken işlerde fertlerin duyarlı olmalarını; üyeler arasındaki dayanışma duygularının ileri derecede olması gibi özelliklerin öne çıktığını görürüz. Ayrıca topluluk tarafından inanılan ve cemaatin bir araya gelmesine vesile olan; önemli görülen değerlere inanç gibi özellikler de vardır cemaatin yapısında.

Görüldüğü gibi bizzat cemaat kavramını sosyolojiye kazandıran isim cemaatte şahsi iradenin olmadığını söylemektedir. Gülen cemaatine baktığımızda ise bazı özellikleri itibariyle cemaat denilebilse de; hareketin en önemli özelliğinin "gönüllülük" olduğu gerçeğini görmekteyiz. Bundan dolayı cemaat tanımının oluşumu tam olarak açıklayamadığını, hareketi tanımlayabilen en yerinde kavramın "gönüllüler hareketi" olduğunu müşahede etmekteyiz.
Hareketi anlayabilmek için

Hareket, gerek dini değerleri ön plana çıkarması; gerekse de geniş bir toplumsal yelpazeye sahip olması nedeniyle; konusu dinin toplumla karşılıklı etkileşimi olan din sosyolojisinin ilgi alanına girmektedir. Çünkü din sosyolojisi dinin mahiyetinden ziyade sosyal davranışın etkilerini ve şartlarını inceler. İnançtan ziyade inancın toplumsal tezahürlerini ele alır.

Bu bakış açısıyla harekete baktığımızda hareketin temel dinamiğinin din olduğunu görürüz. Zaten irade sahibi olması ve düşünme yeteneğiyle diğer varlıklardan ayrılan insanın davranışları iki şarta dayanır. Ya yaptıklarının karşılığını maddi olarak almalı veya her hangi bir karşılık beklemeksizin amellerini sırf Allah rızasını esas alarak yapmalıdır. Hareketin en önemli noktası ve anlaşılıp anlaşılamamasında kırılma noktası olan yer burasıdır. Hareketi yakından inceleyen, araştıran bir çok insan, harekette çok yoğun, mesai anlayışı olmaksızın bir çalışma azmini; bu kadar çalışma neticesinde hayatı idame ettirecek kadar bir maaşa razı olmayı; asıl mükafatın ise Allah'ın rızasını kazanma düşüncesi olduğunun ön plana çıktığını görmüşlerdir.

İşte; yaptıkları her şeyi bir karşılık mülahazası içinde yapanlar, karşılıksız hiçbir şey yapmayanlar, "bu devirde babana bile güvenmeyeceksin" fikr-i menhusu içinde bulunanlar, dini sadece eve ve camiye hasr edenler, "tatmayan bilmez" fehvasınca kendileri bu manevi zevkleri tadamayanlar bu hareketi bir türlü anlayamamakta, samimilerse anlamaya çalışmakta değiller ise çamur atma yoluma gitmektedirler.
Neden anlaşılmıyor

Anlaşılmamasının nedenini ve anlayamayanları iki grupta toplamak istiyorum.

Birinci grup samimi olarak anlayamayanlardır ki; bunların bir kısmı kaynağı itibariyle müteal olan, ancak tecrübeyle anlaşılan dini ritüelleri yaşamayıp sadece inançla sınırlı kalanlar, bir diğer ifadeyle tatmadıkları için anlamakta zorlananlardır. Diğer bir kısmı ise dini sadece beş vakit namazdan ve kırkta bir zekatı vermekten ibaret görüp sorumluluklarının bittiğini düşünenlerdir ki; bu insanların bir insanın malının yarısını bu harekete vakfetmesini anlaması oldukça zordur. Diğer bir kısmı ise son üç asrın din anlayışının kurbanı olanlardır ki; son üç asırda din gerek müntesipleri gerekse de düşmanları tarafından yanlış anlatılıp tanıtılmış, böylece bunlardan etkilenen bir takım insanlar bilmedikleri, tanımadıklarının düşmanı olmuşlardır. Böylece dini değerleri ön plana çıkaran hareketi de yanlış tanımışlardır. Ancak bilgiye ulaşmanın kolaylaşıp, iletişimin hızla geliştiği, adeta köy haline gelen günümüz dünyasında yanlış tanıyanların sayısı hızla azalmaktadır.

İkinci grup ise anladığı halde anlamak istemeyen ve hatta düşmanlık besleyenlerdir. Bunların bir kısmı dinden ve dini değerlerden hoşlanmadığı için hareketten hazzetmezken; bir diğer kısmı ise hareketin kendi menfeaatlerine engel olduğunu görüp, önünü kesmek istemektedirler. Toz dumanın bir birbirine karıştığı 28 şubat sürecinde kimin hangi safta olduğu çok anlaşılamazken, her şeyin berraklaştığı günümüz Türkiyesinde saflar son derece net bir şekilde ortaya çıkmaya başlamıştır.
Hareketin mensuplarına düşen

Hareketin mensupları her şeyden önce mensup oldukları hareketin bir ferdi olduklarını, yapacakları küçük bir hatanın bütün cemaate mal edileceği gerçeğini bir an bile akıldan çıkarmamalıdırlar.

Düşmanlık besleyenlere aynı şekilde karşılık verip, hareketin fikir mimarı tarafından dile getirilen "mukabele-i bil misil kaide-i zalimanesiyle" mukabelede bulun(a)mayacaklarına göre her türlü hazımsızlık ve düşmanlığa "metafizik gerilime geçirici" faktörler olarak bakmalıdırlar.

Gerek kültür Müslümanlığını tahkiki Müslümanlığa çevirme; gerekse de tanımayanlara hareketi tanıtabilme adına gayretlerine ara vermeden devam etmelidirler.

Hem Türkiye'nin gelişmesi, ilerlemesi yönüyle hem de dünya barışına katkısı itibariyle gönüllüler hareketinin doğru anlaşılabilmesi çok önemlidir. Bu konuda da en önemli misyonun hareketin bizzat temsilcileri tarafından ifa edileceğini düşünüyorum.

Add comment


Security code


Refresh

back to top

ARAMA

ARŞİV İÇERİK TAKVİMİ

« November 2024 »
Mon Tue Wed Thu Fri Sat Sun
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30  

Herkül Nağme

Herkül Nağme..Ezcümle, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün eserlerinin, sohbetlerinin, şiirlerinin hep bu nağmeyi terennüm ettiğini söylemek pekâla mümkündür...

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu