Muhteviyat - Genç Adam

Bu da geçer Ya Hû

Söze nereden, nasıl başlayacağımı bilemiyorum.
 
Bir yerlerden başlasam bile kendi fikri, hissi, akli ve mantıki düşüncelerimin ortaya çıkardığı “gerçeği” herc ü fesadatın taalluk ettirdiği “yalan ve yanlışlar” dan, Kuran ve Sünnet kıstaslarında yada en azından ma’şeri vicdanın nezdinde yara oluşturmadan nasıl ayıracağımı tekrar ve tekrar düşünüyorum.

Fuzuli’nin “Konuşsam tesiri yok, sussam gönül razı değil” sözü itibariyle susmaya razı olmayan gönlümü, konuşsam tesiri olmayacak olsa da konuşturmaya razı eyledim.

Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Türkiye’de kendini hissettirmesiyle başlayan karalama ve ithamlar, ona gönül veren insanların her geçen gün etrafında nurdan halkalar oluşturması ve sınırları aşan bir hizmet hareketine dönüşmesiyle bir o kadar büyümesine sebep olmuş durumda.

Yapılan her işin cemaate bağlanması, insanlar gözünde Hocaefendi’nin şahsı başta olmak üzere hizmetini itibarsızlaştırma, kendilerini ise aklama planı olsa da Allah’ın inayetiyle bu zahiren şer ve çirkin gibi görünen olayların arkasından neticesi hayr olan nice güzelliklerin geldiği aşikar.

Hocaefendi ve hizmeti hakkında atılan iftiraların, mesnetsiz uydurmaların neler olduğunu burada uzun uzadıya yazacak değilim. Değinmek istediğim ve insanı en çok sarsan asıl mesele; dün din ve diyanet düşmanı olanlardan gelen ithamların bugün Müslümanım diye geçinenlerden geliyor olması. Zira “düşmanın düşmanlığına eyvallah; dostların düşmanlığı azab” oluyor.

Dershaneler ile başlayan meşru daire de hak arama çabalarını hükümete karşı bir tavır gibi görenler, doğruya doğru, yanlışa yanlış demeyi birilerine karşı düşmanlık telakki edenler ve her şeyden öte hizmetten birilerine karşı koşulsuz ve şartsız “itaat” bekleyen sözüm ona takiyeci zihniyetin, bugünlerde ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunda da hizmeti ve onun şahsında Muhterem Hocaefendi’ yi hedef tahtasına koymaları çokta şaşırtıcı değil aslında.

Hocaefendi’ nin sohbetlerini dinleyen en azından birkaç yazısına vakıf olan her vicdan ehli insan bilir ki onun düşünce ve ufku hep insan kazanmaya, hep hayrı anlatmaya, her kim olursa olsun muhabbet ve sevgi ile renk, dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın kucak açmaya yöneliktir. Ne bir mümin ne de bir başkası için kem söz, art niyet beslemek şiarında yoktur.

Bu zaviyeden, Muhterem Hocaefendinin şahsına ve onun şahsında hizmet ehli insanlara isnat edilen yolsuzluk ve rüşvet operasyonları için yaptığı mülâaneyi (karşılıklı lanetleşmeyi), Müslüman bir hocanın bir başka Müslümana bedduası diye lanse etme çabaları takiyeci güruhun bunu görev edinmesi “dostların düşmanlığı azab” hakikatini peyda ediyor. Gerçek şu ki; Hocaefendi’ nin yaptığı beddua iftiracıların ifade ettiği gibi karşıda ki bir mümine yapılan beddua değil, kendini ve cemaatini de içine alan karşılıklı bir bedduadır. Zaten Hocaefendi o bedduayı yapmadan dahi “…Yoksa Doktor İkbal gibi, Hazreti Pir-i Muğan gibi, tel’ine, bedduaya “amin” dememek, onları etmemek genel şiarımızdır…” (1) diyerek yine kendine has üslubu ve nezaketini de ortaya koyarak bu bedduayı yapıyor.

Ne acıdır ki; bu olaylarda parmağı olmadığını söyleyenler, böyle bir yolsuzluğun dahi olmadığını ifade veya ima eden kara ruhlu, kara düşünceli, kara kalemli, kara mürekkepli, kara kalpli, karanlık yaşayan insanların karalamaları Hocaefendi’ nin o bedduasına “AMİN” demek yerine, böyle bir bedduanın Efendimiz (sav) zamanında(2) yapılmış olduğunu bildikleri halde, Hocaefendi tarafından yapılamayacağını, bunu kendilerine yapılmış bir beddua nispet edip yine Muhterem Hocaefendi aleyhine yayın neşretmeye devam ediyor.

O kara ruhlu, karanlık yaşayan insanların yolsuzlukların ve rüşvetlerin olup olmadığına sadece “evet” ya da “hayır” demek yerine, Hocaefendi’ nin bedduasına amin demek yerine “örgüt var”, “cemaat yaptı”, “papayla görüştünüz” vs. gibi ithamlarını Allah’a havale ediyor, Kur'an-ı Mucizül Beyan’nın içimizi ferahlatan “Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez..." (Maide 105) beyanıyla hiç durmadan yürürken Muhterem Hocaefendinin yaptığı bedduaya canı gönülden amin, geçmişte ki zor dönemleri yad edip “Bu da geçer Ya Hû” diyorum..


“…Şöyle demek geliyor yani içimden.. demeden kendimi alamayacağım. Hiçbir zaman da demek istemediğim bir şeyi demek geliyor içimden. Yoksa Doktor İkbal gibi, Hazreti Pir-i Muğan gibi, tel’ine, bedduaya “amin” dememek, onları etmemek genel şiarımızdır. Fakat eğer hakikaten bu olumsuz şeylerin üzerine giden arkadaşlar.. kimse onlar tanımıyorum, binde birini bile tanımıyorum.. bu işin üzerine “Hukukun ve aynı zamanda sistemin, dinin ve aynı zamanda demokrasinin gerektirdiği şeyler bunlardır.” deyip arınma adına, yıkanma adına, temizlenme adına, kirlerin öbür tarafa kalmasına meydan vermemek adına bir şey yaparken dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa… bize de nisbet ediyorlar, dolayısıyla ben bizi de onların içinde görerek diyorum.. dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa, yaptıkları şey Kur’an’ın temel disiplinlerine aykırıysa, Sünnet-i Sahiha’ya aykırıysa, İslam’ın hukukuna aykırıysa, modern hukuka aykırıysa, günümüz demokratik telakkilere aykırıysa.. Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını başlarına yıksın. Ama öyle değilse, hırsızı görmeden hırsızı yakalayanın üzerine gidenler, cinayeti görmeyip de masum insanlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar.. Allah onların evlerine ateşler salsın, yuvalarını yıksın, birliklerini bozsun, duygularını sinelerinde bıraksın, önlerini kessin, bir şey olmaya imkan vermesin…”

AMİN.


1.    http://www.herkul.org/bamteli/yolsuzluk/
2.    Bkz: Lian, Mülaane

Read more...

Hocaefendi'den tarihi uyarılar

“Âmme hakkı aynı zamanda Allah hakkıdır. Umumun hukukuna tecavüz edilmişse, bir tek arpa umum milletin hakkıysa, o yenmişse, o mevzuda birisi göz yumuyorsa, o da o haramîlerle müşterek demektir. İşte orada göz yumulamaz. Burada bu göz yummama mevzuunda esas budur, usul budur.”

Fethullah Gülen Hocaefendi, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının ‘Camia’ ile ilişkilendirilmesi ve ardından Emniyet’te gerçekleştirilen kıyıma ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. İslam kültüründe kişisel zaaf ve günahları olan bir Müslüman’ın ayıbını örtme üzerine önemli kayıtlar olduğunu söyleyen Hocaefendi, ancak kamu hukuku ve âmme hakkına dair halkı etkileyen bir suç işlendiğinde konunun üzerinin kapatılamayacağını vurguladı. Yolsuzluklar için de “âmme hakkıdır” diyen Hocaefendi, şöyle konuştu: “Âmme hakkı aynı zamanda Allah hakkıdır. İster İslam’ın hukuk sistemi, isterse modern hukuk sistemi, âmme hakkına taalluk eden meselelerde kat’iyen müsamahaya gidemezler. Umumun hukukuna tecavüz edilmişse, bir tek arpa umum milletin hakkıysa, o yenmişse, o mevzuda birisi göz yumuyorsa, o da o haramîlerle müşterek demektir. İşte orada göz yumulamaz. Burada bu göz yummama mevzuunda esas budur, temel budur, usul budur.”

Read more...
Subscribe to this RSS feed
  • EN SON EKLENENLER
  • EN ÇOK OKUNANLAR
  • SON YORUMLAR

ARAMA

Herkül Nağme

Herkül Nağme..Ezcümle, M. Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bütün eserlerinin, sohbetlerinin, şiirlerinin hep bu nağmeyi terennüm ettiğini söylemek pekâla mümkündür...

SAİD NURSİ'YE İFTİRALAR..

Aksiyon Burç FM

Zaman Mehtap TV

Samanyolu TV Küre TV

Radyo Cihan Ebru Tv

Herkül

BİZİ TAKİP EDİN...

BU GÜNLER DE GEÇECEK

ÇATLAYAN RÜYA

ÇARPITILAN BEDDUA!

ŞAHİT OL YA RAB...

Mefkure Yolculuğu